Ana içeriğe atla

Lucca ve Kavuşmalar

Lucca'da neden kaldığımı bilmeksizin kalıyorum. Burdaki huzurdan etkileniyorum ama burdaki huzur öyle bir şey ki insanı bir yerden sonra boğabiliyor. IMT'nin dışına çıktıktan sonra Lucca'nın da eriyeceğini ve bir anda kaybolacağını hissetmiştim ama hala sevdiğim insanlar burda olduğundan böyle bir şey gerçekleşmedi. Yalnız onlar gittiğinde, aylardan şubat olduğunda böyle bir şeyin gerçekleşme ihtimali çok ama çok yüksek. Burası bir kutu, insanı içine alıp koruyor ama aynı zamanda düşünce biçimini kısıtlıyor. Burası bir labirent, insan kendini kaybediyor sonra yeniden buluyor. Burası bir sığınak, kaostan kaçışta insana sessizlik ve huzur veriyor. Burası bir zindan, herkesi tanıyınca kaçacak yer kalmıyor. Burası estetik ve güzel bir şehir ama bir yandan da insan hep ama hep güzellik içinde yaşamak istemiyor.

Çok arkadaş edindim ve çok arkadaş kaybettim. Dilerim bir daha bir dostu kaybetmem. Çünkü işsiz olmanın dışında insanı üzen başka bir şey varsa o da bir dostu kaybetmek kesinlikle.

Brighton'dan ayrılmak çok zor olmuştu ve şimdi korkuyorum ya uzaklaşamazsam Lucca'dan diye. Uzun yıllar burda kalma fikri beni ürkütüyor. Yine de bir süre burda kalmak ve kafamı dinlemek ve yazmak ve yazmak ve yazmak istiyorum.

Kaçmak içinse bir tren yeter.

Tren istasyonunda ışınlanabilir insan başka mekanlara ve zamanlara.


Yorumlar

  1. Canim kendini Boyle huzurlu hissettigin bir yer olmasi Cok guzel. Ama haklisin bizim gozumuz kaos arar, asiri duzen ve sakinlik bizi bozar. O yuzden Istanbul var;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s