Ana içeriğe atla

Kayıtlar

korku etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Korku

--> Mayıs geldi ama Çok üşüyorum ve çok korkuyorum,  Belki de kartpostallardır beni ayakta tutan. Zaman geçiyor ve ben düşünüyorum. Nerde yanlış olan ve hatayla yoğrulan. Yazmak istiyorum ama gözlerim yanıyor. Yeşiller çevremde ama ben hep beyaza bakıyorum Beynime şimşekler saplanıyor kimi zaman Kalbimi açmaktan korkuyorum Tek korkmadığım o Tüm yükümü yüklenmiş gidiyor Saçları beyazladı beni dinlemekten Ama vazgeçmedi üzülmekten Kalbi şeffaf gönlü serin Sakin ve tatlı ve akıllı bir kuş o Her gün kulağıma fısıldıyor Yola devam. Belki de bazı şeyler güzel giderken Bazı şeyler yok oluyor Nerde o tuttuğunu koparan Hikaye yayımlayan Bir kuru dal Bir bulanık su şimdi Eklemlerim ağrır bazı akşamlar Fırçam ve suluboyam kenarda durur Ben kelimeler üretmeye çalışırım Akıllı kelimeler Bilimsel cümleler Özetler Özgünlükler Ama akşamları bir telefon çalar Türkçede bulurum kendimi Hem mutlu olurum hem mutsuz Dostlu

Korkuyorum anne

Sevgili anneciğim Korkuyorum, korkmaz olur muyum?  Çok korkuyorum anneciğim.  Korkmaz olur muyum?  Bir avuç su elimizde kalan  Yıllardır aynı türkü söylenen  Balıklar ki plastikten ölen  Korkuyorum anne, korkmaz olur muyum? Bir avuç para elimizde kalan  Her şey itmeli kalkmalı ilerleyen  Özgüvenimizdir yerlere dökülen  Korkuyorum anne, korkmaz olur muyum?  İnsanın kalbinde bir ateş yanan  Kindir nefrettir o ağaçları yakan  Aydınlık karanlığın kardeşi midir bilmeden  Korkuyorum anne, korkmaz olur muyum?  Kaç yaşında olsa da insan  Korkar başkalarından  Gayrıdır aslandan kaplandan  İnsanın insana yaptığından  Korkuyorum, anne, korkmaz olur muyum? 

Zaman geçecek mi çalı diplerinde?

Şu gençliğimizdeki cesaret ve delilik yerini ev haline, ailelere, çocuklara ve korkuya bırakıyor. Ama aslında en güzeli oydu, o zaman gençtik, ailemiz de bu kadar yaşlanmamıştı. Şimdi ise korkulmayacak şeylerden korkar olduk, börtü böcekten tut bir lidere kadar. Ne hallere geldi bu yürek değil de çarıkmış dediğimiz kalp, çarık oldu da unuttu mu yürekliğini? Nerede kaldı cesaret, ne zamandan beri korkuyoruz öcülerden, böcülerden, ne zamandan beri korkuyoruz, ne güzeldi o gençliğimiz Taksim'de geçen, öğleden sonra gider otururduk sokakta püfür püfür eserdi rüzgar saçlarımızda, ve biz özgürlüğü tadardık kendimizce ana babamızın parasıyla. Şimdi ise alışveriş merkezlerinde, hediye almak için girdiğim kuyruklarda geçen ömrüm benim tamamen sisteme adapte olmuş tüketici ve sessiz insan modeline dönüştüğümü kanıtlıyor. Korkularım azaldı mı derseniz, aslında hiç de azalmadı, bu hayata bir şey bırakmadan gitmek belki de en büyük korkum. Bu seneleri nasıl hatırlayacağız, ne diyeceğiz çocukla

Korku ve Korkusuzluk Üzerine

14 Şubat'ın adı kana bulandı. Belki de yaşadığımız o toz pembe ve yalan dolu dünyada gözlerimizin bir kere daha açılmış olması maalesef Özgecan'ın ölümüyle gerçekleşti. Erkeklerden korkmaya başladık, onlara kuşkuyla bakmaya başladık. Facebook'ta yaptığımız yorumlara katılan erkeklerin yurtdışı görmüş olanlar olması ayrıca bizi bir kere daha ürküttü ve düşündürdü. Biz nerde ve nasıl bir akıl tutulmasında ve nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Canım annemin 'kızım mini etek giy' dediği Kayseri zamanları daha da mı gerilerde kaldı? On beş senede ülke böyle mi değişti? Ne hale geldik, nasıl bir hayat sürüyoruz? Biz nasıl adamlarla aynı toprakları paylaşıyoruz? İşte bu sorular kafamıza üşüşürken, soğukkanlı düşünmek gerçekten de zorlaştı. Soğukkanlı düşünemiyor insan çünkü failin söylediği şeyler akıl alır gibi değil. Kesmek, tecavüz etmek, öldürmek, bıçaklamak, yakmak... nasıl insanlar bunlar? Benim kızım olsaydı Özge, eğer benim yavrum olsaydı, kızkardeşim olsaydı, ben ne y