İtalyan kültüründe de Türk kültüründe de kadınlar sorumlu evdeki işlerden. Erkekler biraz biraz yardım ediyor ama itiraf etmeliyim ki işin çoğu yine kadınların elinde kalıyor. Temizlik, süpürme, çamaşır, toz alma, ütü... hele evde oturdunuz mu vay halinize! O bitmek bilmeyen işler yığılır çığ gibi, hatta yığılmasa bile sürekli üzerinize damlar. Tık Tık Tık. Çin işkencesi gibi kafatasınızı deler.
Yeni yeni taşındığımızdan evde işler bitmek bilmedi. Ben kendimi eve kapattıkça işler arttı. İşler arttıkça ben kendimi eve kapattım. Çalışmamak da cabası oldu tabii ki. Verimli bir zamanda kitap okuyabilmek, araştırma yapabilmek, çevirileri kontrol edebilmek vs. gibi güzel ve zihinsel işlerle de uğraştığım oldu. İş başvuruları yaptım, bol bol resim yaptım, kimi zaman yazı yazdım ama kütüphaneye kaçmayınca bu kısır döngüde kalakaldım. Eee o zaman ben ne anladım feminizm bilgimden, dediğim de olmadı değil.
Demek ki efendim neymiş, evde oturmayacağız, kirli de kalsa ev eleştirilsek de aldırmayacağız, dışarı çıkacağız, ağaçları izleyip temiz havayı soluyacağız. Kendimiz için bir şeyler yapacağız. Herkesin kıçını toplamayacağız. Bu sadece kadının görevi değil, herkesin görevi, görev paylaşımı yapılacak, kediler hariç herkes kendi dağınıklığını toplayacak, toplamazsa da cebren ve hile ile toplatılacak. Diktatör desinler, cadı desinler, kim aldırır?!
Böyle dediğime bakmayın, aynı tas yanı hamam, sanki genlerimize işlemiş... Binbir yemek tarifi biriktirdim, çok sevdiğimden değil yemek yapmayı, yeni şeyleri denemeyi sevdiğimden. Güzel değişik şeyler yiyelim, diye... Çok yemek yapmayı bilmediğimden tarifleri de takip etmem gerekiyor tabii ki... İnsan işsizken bir umut kitap okurum film izlerim zannediyor, öyle olmuyor işte. Evde kalınca her şey gözünüze batıyor, kedinin kumu, mutfağın tezgahı, banyonun camı derken yok artık pes diyorsunuz. Ben pes ettim, ediyorum. Pis kalsın, bir toz alırım, bir çamaşır yıkar yemek yaparım, bir de arasıra ütü yaparım yeter. Ama her tarafı ovalayamam. Kimse kusura bakmasın, evi her gün düzenleyemem, kimse kusura bakmasın, gelen misafirler de evin halini umursamazlarsa sevinirim.
... desem de inanmayın.
Sisifos söylemi gibi ... kayayı it geri düşsün sen geri it, tepenin en tepesine çıkar... geri düşsün sen geri it. Yok artık! dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyle !
En güzeli de bu ev işlerinde kedinizin size bakışı. Bu ne yapıyor şimdi? Neden yapıyor ki? Ne anlamı var tüm bu işlerin? der gibi bakıyor. Kimi zaman meraklı kimi zaman oyunbaz. Ama hep rahat, köşesinde ya uyur ya yer ya da yaptıklarımı oyun zanneder. Size yardımcı oluşu da böyle, gözleriyle ve ilgisiyle. O da olmasa temizlik yapmak iyice ağır gelir insana. Hele benim gibi tembel ve üşengeç bir insana bu bitmeyen tekrar iyice anlamsız geliyor.
Şimdilik camları silmeyi reddediyorum, geçmiş ola! Baharda temizleriz artık.
not: Double burden kelimesi metinde geçmese de buraya koymayı tercih ettiğim bir terim. Kadının hem evişlerinde hem de işyerinde yorulması, iki yükü de yüklenmesi, anlamına geliyor. Erkekler evdeki işleri o kadar yüklenmediğinden çalışan kadın için işler daha zor bir hal alabiliyor. Benim durumumda böyle bir sorun yaşanmadı, fakat çalıştığım zamanlar ev işleri gerçekten de insana çok ağır gelebiliyor.
Yeni yeni taşındığımızdan evde işler bitmek bilmedi. Ben kendimi eve kapattıkça işler arttı. İşler arttıkça ben kendimi eve kapattım. Çalışmamak da cabası oldu tabii ki. Verimli bir zamanda kitap okuyabilmek, araştırma yapabilmek, çevirileri kontrol edebilmek vs. gibi güzel ve zihinsel işlerle de uğraştığım oldu. İş başvuruları yaptım, bol bol resim yaptım, kimi zaman yazı yazdım ama kütüphaneye kaçmayınca bu kısır döngüde kalakaldım. Eee o zaman ben ne anladım feminizm bilgimden, dediğim de olmadı değil.
Demek ki efendim neymiş, evde oturmayacağız, kirli de kalsa ev eleştirilsek de aldırmayacağız, dışarı çıkacağız, ağaçları izleyip temiz havayı soluyacağız. Kendimiz için bir şeyler yapacağız. Herkesin kıçını toplamayacağız. Bu sadece kadının görevi değil, herkesin görevi, görev paylaşımı yapılacak, kediler hariç herkes kendi dağınıklığını toplayacak, toplamazsa da cebren ve hile ile toplatılacak. Diktatör desinler, cadı desinler, kim aldırır?!
Böyle dediğime bakmayın, aynı tas yanı hamam, sanki genlerimize işlemiş... Binbir yemek tarifi biriktirdim, çok sevdiğimden değil yemek yapmayı, yeni şeyleri denemeyi sevdiğimden. Güzel değişik şeyler yiyelim, diye... Çok yemek yapmayı bilmediğimden tarifleri de takip etmem gerekiyor tabii ki... İnsan işsizken bir umut kitap okurum film izlerim zannediyor, öyle olmuyor işte. Evde kalınca her şey gözünüze batıyor, kedinin kumu, mutfağın tezgahı, banyonun camı derken yok artık pes diyorsunuz. Ben pes ettim, ediyorum. Pis kalsın, bir toz alırım, bir çamaşır yıkar yemek yaparım, bir de arasıra ütü yaparım yeter. Ama her tarafı ovalayamam. Kimse kusura bakmasın, evi her gün düzenleyemem, kimse kusura bakmasın, gelen misafirler de evin halini umursamazlarsa sevinirim.
... desem de inanmayın.
Sisifos söylemi gibi ... kayayı it geri düşsün sen geri it, tepenin en tepesine çıkar... geri düşsün sen geri it. Yok artık! dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyle !
En güzeli de bu ev işlerinde kedinizin size bakışı. Bu ne yapıyor şimdi? Neden yapıyor ki? Ne anlamı var tüm bu işlerin? der gibi bakıyor. Kimi zaman meraklı kimi zaman oyunbaz. Ama hep rahat, köşesinde ya uyur ya yer ya da yaptıklarımı oyun zanneder. Size yardımcı oluşu da böyle, gözleriyle ve ilgisiyle. O da olmasa temizlik yapmak iyice ağır gelir insana. Hele benim gibi tembel ve üşengeç bir insana bu bitmeyen tekrar iyice anlamsız geliyor.
Şimdilik camları silmeyi reddediyorum, geçmiş ola! Baharda temizleriz artık.
not: Double burden kelimesi metinde geçmese de buraya koymayı tercih ettiğim bir terim. Kadının hem evişlerinde hem de işyerinde yorulması, iki yükü de yüklenmesi, anlamına geliyor. Erkekler evdeki işleri o kadar yüklenmediğinden çalışan kadın için işler daha zor bir hal alabiliyor. Benim durumumda böyle bir sorun yaşanmadı, fakat çalıştığım zamanlar ev işleri gerçekten de insana çok ağır gelebiliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder