Canva'da dizayn_redweddinggownblogspot.com |
Marmaray kedisi |
Kedilere verilen bu önem sizi şaşırtmasın. Yeterince hijyenik olmakla kafayı bozmamış, rasyonelliğe tamamen kendini kaptırmamış, vicdanlı ve de duygusal bir izlenim verir size bu kedilere bakan insanlar. Haklısınız da bu izlenimi edinmekte. Çünkü gerçekten de öyledir. Türkler kedileri severler, evlerine de alırlar ve yemeklerini paylaşırlar. Hz. Muhammed kucağında kedi var diye yerinden kalkmamış, kıyafetinin bir parçasını kesmiş ki kedi uyanmasın. Bu rivayet doğru mudur bilinmez ama kedilerin temiz olduğu, kendilerini temizlediği, güzelliklerinden dolayı bizlerde ayrı bir hayranlık uyandırdığı doğrudur.
Kedilerin stresi aldığı ve kalp hastalıklarına iyi geldiği de ayrıca bilim adamlarınca kanıtlanmıştır.
Kedileri oldum olası severiz, onlara bakarız, yavru kedileri öldürmeyiz, çocuklar kısmetiyle doğar deriz. Birçok şeyi doğaya bırakırız. Doğaya çok dikkat etmeyiz o ayrı. Kediler İstanbul'un her yerindedir. Her semtinde. Başköşede yer alırlar. Sevenleri onlara eziyet edenlerden çoktur. Sayıları çoktur, belediye genelde kısırlaştırmaz. Yalnız işte yazın durum gerçekten de içinden çıkılmaz bir hale gelir. Asıl sorun şudur: yavru kediler susuz kalır, arabaların altında kalır, hastalanır, özellikle de yazın yazlıklarına gidenler kedileri unuturlar, sokak kedilerine bakmakla yükümlü olması gereken belediye de unutur onları. Kediler en çok yaz aylarında ölür, kışın ölmedilerse eğer. Kışın ölenler de var, olmaz olur mu? Ama son zamanlarda o kadar çok soğuk yok, ne de olsa küresel ısınma hem bizi hem de kedileri delirtti. Deli de olsak, deli de olsalar hepimiz yaşama hakkına sahibiz.
Etiler'de bir kedi evi |
Tahminimce İstanbul'un kedileri üzerine çok yazılmış çok çizilmiştir. Yine de yazayım, dedim. Çünkü size ayrıca Mondadori isimli kitabevinin dergisinden bir yazı çevirmek istiyorum. Bu yazı yine kediler üzerine oldukça bilgilendirici bir yazı. Eski Mısırlıların kedilerle ilişkisini anlatıyor (İtalyancadan ciddi anlamda bir çeviri yapma şansını bulmaktayım. Yaşasın kendi kendine blog yazmak, kendi kendine çalıp söylemek).
İşte bu sefer İstanbul'a gittiğimde gördüğüm kedilerin resimleri, yerleri ve cafeleri... Onlara bakan, yanlarına alan, yemeklerini ve sularını veren herkese teşekkürler! Ayrıca belirtmek isterim ki Beşiktaş belediyesi son zamanlarda çok güzel bir uygulama gerçekleştirmiş. Etiler'de Narin Sitesi durağının orada hayvanları koruma üzerine geçerli olan her türlü ulusal ve uluslararası yasalar, kanunlar kocaman yazılarla asılmış ve insanların kedilere dokunamayacağı, onların bizim sokağımızın sakinleri olduğu ve yaşama hakları olduğu hatırlatılmış. Bunlar gerçekten de güzel haberler. Dilerim her belediye aynı şekilde duyarlılık gösterir ve insanların sokak kedilerine ve köpeklerine dostça yaklaşmaları sağlanır.
Galleria'da bir cafe |
Süleymaniye Camii'nin kedisi |
Bu noktada Nazım'ın kedili şiirini de buraya yazmazsam olmaz.
Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
Çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
Çınlarla bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
Çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
Çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek, kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek,
Güneş kalacak;
sonra o da gidecek...
Su başında durmuşuz,
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum,
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize.
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...
Nâzım Hikmet Ran
not: Zannetmeyin ki bir eve bir kedi aldığınızda rahat edeceksiniz, yemeğinizi çalacak, bardaklarınızı kıracak, sabahları sizi uyandıracak, etrafa işeyecek, koku bırakmak için neler neler yapacak, sevmediği insanlar olursa kakasını ortalık yere bırakacak, kıskanacak, delirecek, delirtecek, yaralanacak, hastalanacak... kedi bakmak kolay evet ama masraflı da... eviniz kedi ve kum kokacak. Daha çok temizlemeniz gerekecek, ay ne sevimli bu diyip alıp sonra bırakmayın, alın, bakın, sevin, büyütün, öldüğünde de kendinizi paralamayın. Paralasanız bile bilin ki dışarda binlerce kedi sizin yardımınıza muhtaç, onları alıp bakabilirsiniz. Hepsi kendi şahsına münhasır bu yaratıkların. Hepsi ayrı huylu ayrı huysuz. O kadar duygusallar ki şaşar kalırsınız. Şimdiye kadar üç kedim oldu üçü de öldü, Carmen, Carlos ve Rotonda. En sonunda bir kediyi ölümden döndürdük, neyseki zamanında yetişebildik. Derken benim bir de Mampo diye tanıdığım bir kedi vardı, o zamanlar çok yaşlıydı, o da birkaç sene önce vefat etmiş. Hepsinin ölümü ayrı acıklı, ayrı üzücü, ayrı travmatik, insan sanki sevdiği birini yitirmiş gibi oluyor. Boşuna değil Mısırlılar kaşlarına jilet atarlarmış, bir kısmını keserler şeklini değiştirirlermiş. O zaman anlaşılırmış o kişinin kedisini kaybettiği. Kedi diyip geçmeyin, onlar görüyor biliyor duyuyorlar ve seviyorlar. Kalbinizde ayrı bir yerleri var ve bunun farkındalar, sizi patilerinde oynatıyorlar.
Yorumlar
Yorum Gönder