Ana içeriğe atla

Deneme: Jenerasyon Bahane Sömürü Şahane



Gençlerden ve jenerasyonlardan bahsediliyor. Çok garip bir durum ki kimse sosyo-ekonomik ve kültürel sistemi sorgulamıyor. Neymiş efendim ‘baby boomer’lar (bebek doğumlarının en yüksek olduğu jenerasyonlar) yüzünden devletin kaynakları tükenmiş. Neymiş “y” ve “z” jenerasyonları pek güvenilmezmiş. Detaylarına dahi girmeyeceğim. Çünkü sistemi insanlardan insanları sistemden, gençleri bugün olup bitenlerden ve içinde bulundukları çalışma şartlarından gayrı tutmak mümkün olamaz. Bu noktada elbette kendimize nasıl bireyselleştiğimizi ve nasıl selfie çeken bir jenerasyon haline geldiğimizi sormaktansa şu soruyu da göz önünde bulundurmalıyız: kendimizi sevdiğimizi kanıtlamak için bu kadar selfie çekmemize gerek var mı? Bireyselleşmekten başka bir çaremiz kaldı mı? 

Doğrudur gençler daha farklı davranıyorlar şimdilerde. Fakat bizim dönemimizi anne ve babamızın dönemiyle karşılaştıralım. Neden uzun dönemli ve sürekli olabilecek işleri bulamıyor gençler? Neden sık sık iş değiştiriyorlar? Neden 10 tane staj ve yüz tane proje dahilinde çalışıyorlar? Cevap çok basit: çünkü zamanlar böyle. Az zamanda yapılan çok iş ama kalitesi sorgulanmayan işler, hayatımızın proje olduğu ve ancak ve ancak projeler aracılığıyla bize paranın aktığı, insanın kendisini her zaman, her yerde, herkese kanıtlaması ve hatta kendisini sık sık sorgulaması gereken bir sistemde sıkışmış durumdayız.

Daha basit bir şekilde anlatmak isterim başımıza gelenleri. İki tip çalışan var: işini yapan ve işin yapıyormuş gibi yapan. İki tip müdür var: işini iyi yapan/iyi yaptıran ve işini tamamen başkalarına yaptırıp onları suçlayan. İki tip yönetici var: sömüren ve sömürmeyen. Yalnız tek sistem var: işini iyi yapıp yapmamasından bağımsız olarak adım kayırmıyormuş gibi görünüp adam kayıran, proje ve performans değerlendirmesini bize yabancı ve paragöz unsurların eline bırakan, bugün kullandığını yarın atan, insanı ezen ve ezdiren, yasadışı staj süresini uzatan, yasadışı çalışma saatlerini ödemeyen, insanı boyun eğmeye iten, insanı mahkum eden, insanları hiç gözünün yaşına bakmaksızın çalıştırıp bundan nemalanan yani özetle merkezinde insana verilen kıymetin yer almadığı tam tersine yoz ve yobaz bir anlayışın hüküm sürdüğü, sömürü üzerine kurulu bir sistem. Bu sistemde sessiz kalmak ve terk etmemek, iş değiştirmemek çok zor. Ya cazgır olacaksınız sizi dinleyecekler, ya cazgır olacaksınız sizi işten atacaklar. Kurallar böyle.

Böyle bir sistemde SADECE AMA SADECE iyiler BAŞARILI oluyor gibi bir yargı olsa da bu çok da doğru değil. Çünkü çalışma şartlarının daha iyi olduğu yerlere gidip beyin kaybeden tüm Akdeniz ülkelerine baktığımızda görüyoruz ki adam kayırma, çalışma şartlarının sömürücü oluşu, insanların haklarını kolayına elde edememesi ve işsizlik en büyük göç sebepleri arasında yer alıyor.

Ne demek istiyorum? Sistem ‘evet’ diyenleri istiyor, hiyerarşik, eleştirel beyinleri istemiyor, otomatik adam üretiyor, otomatik olmadığında ise tek yapabileceğin işi bırakmak çünkü dayanabileceğin bir sendika yok. Hele yeni kurulan üniversitelerde, Avrupa’nın en zengin ve refah devleti gelişmiş ülkelerinde dahi bir öğrenci birliğinden ve sendikadan bahsetmek mümkün olmayabiliyor. Her şey özel sektör kafasıyla değerlendiriliyor ama aslında gerçek tam olarak da böyle değil: faydalı olan insanların önüne faydasız olan insanlar ve acımasız olan insanlar geçebiliyor. Her kuşun eti yenmez, lafını duyduğunuzda şaşırdıysanız şaşırmayın. Ağlamayana meme yok, lafını küçümsemeyin.

Sendikalar İtalya’da da bölünmüş durumda ve işbirliği yapamıyorlar. İnsanlar bu yüzden de jenerasyon-sal çözümler bulmuyorlar, bulamıyorlar, ancak bireysel çözümlerle yetiniyorlar. Bireysel çözüm bulmaktan başka şansları var mı? diye sorarsanız kendinize cevap hazır: yok.  Yani jenerasyonların özellikleri onların yetiştirildikleri ortamdan, çalışma şartlarından ve pazar piyasasından bağımsız değil. Ama bir inancın, bir grubun, bir ayrıcalıklı takımın üyesi olursanız o zaman başka. O zaman sırtınız yere gelmez. Çalışkan mısınız? Sizi takdir edecek bir işveren bulmanız gerekiyor. Çünkü siz gitseniz bile başkasını bulurlar. Çok eğitimli ve çok enerjik genç var. Çok mezun var. Çok bilinçli genç var. İnsanları kırmaktansa ve işverenlerinin yüzüne onlardan nefret ettiklerini söylemektense veya onları eleştirmektense, kurumları bırakan gençler var.

Nerden mi biliyorum?

Sadece akademide çalışmadım (göreceli olarak insaflı olan akademide bile ‘güç’ konuşur), gazetecilik yaptım, airbandb’de insanlara kapı açtım, İngilizce özel ders verdim, emeğimi karşılıksız olarak kullandırdığım da oldu. Anladım ki size verilen boş vaatlere kanmak istemiyorsanız şu kuralları bire bir takip etmeniz gerekiyor: 1) Kontratsız bir gün bile çalışmayın 2) Müdürünüzü sevmiyorsanız işinizi değiştirmekten çekinmeyin, eğer müdürünüz sizin gelişmenize yardımcı olmuyor ve sizi desteklemiyorsa orda bir dakika bile kalmayın 3) Size yasadışı olarak staj uzatma süresi teklif eden insanlar karşınıza çıkarsa onlara yasaları hatırlatın 4) Haklarınızı bilin ve bunları savunun 5) Zaman en kıymetli şey, bunu sadece takım ruhu için ve kendinizi geliştirmek için harcayın, sizi sömüren insanların elini daha fazla güçlendirmek için değil 6) Yüz tane staj yapmayın, stajlar insanların öğrendikleri fakat bir yandan da bedava işçi gücüne sahip olunmasını sağlayan ve kurumu güçlendirirken insanı zayıflatan zaman yiyici unsurlardır: staj güzeldir ama tadında bırakın. Gençlik ömür boyu sürmüyor. 7) Yeni ve farklı işleri denemekten kaçınmayın, eminim ki çok şey öğreneceksiniz. Akademide çalışsanız da bir özel sektör deneyin, bir uluslararası örgüt deneyin, farklı standartları kafanızda tartın.

Önemli olan sizin istediğiniz yerde olmanız ve emeğinizin karşılığını almanız. Eğer birileri tarafından takdir edilmiyorsanız, orada kalmayın, gerekirse işsizlik maaşı alın ve iş arayın fakat derhal ama derhal sizi takdir etmeyi bilmeyen, mobbing yapan yerlerden uzaklaşın. Tüm bunları bilmek sizin hakkınız, kullanılmamak sizin hakkınız, insancıl çalışma şartlarında çalışmak sizin hakkınız, bir işyeri robotlarla çalışsa bile insanlar olmadan o işyerinin işlemesi mümkün olamayacaktır. Bu yüzden unutmayın ki insan merkezli sistemlerde ve kadirşinas işveren ve çalışanlarla bir arada olmaya çalışın. Kendiniz kullandırtmayın. Bu sizin o veya bu jenerasyon olduğunuzu göstermez, jenerasyon bahane sömürü şahane. Sömürmeyin ve sömürülmeyin. Dünyadaki tüm gençler, bir araya gelin, kurtulmanız gereken tek şey ‘yalnız olduğunuz’ düşüncesi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s