Ana içeriğe atla

Teyzem

16 Nisan 2021  

Teyzemin ölümü bende çok garip ve içkin duygular uyandırdı. İçim resmen ezildi. Sanki başımdan bir büyüğüm bir gölgeliğim bir ağacım daha gitmiş gibi oldu.  

Bir defa çok üzüldüm.

Onun olmayışı bana garip geldi. Erkenden gidişi. Beklemiyordum hiç açıkçası.  

Benim teyzem bana ilkokulda matematiği öğreten ve saçlarımı örüp ben okula gönderen kişidir. Kendime özgüvenimin gelmesi için elinden geleni yapmıştır. Her zaman değişik saçlar yapar beni okula öyle gönderirdi.  Bir de ben küçükken bana dualar ezberletirdi. Onun sayesinde en temel duaları biliyordum. 

Çok iyi bir öğretmendi. Her şeyi çok güzel öğretirdi. İki dakikada öğretirdi. Güzel bir değerlendirme sistemi vardı. Adım adım. Ben zor öğrendim matematiği ama bana o kadar kolay bir şeymiş gibi anlattı ki onun yanında bir hafta kalınca atılım yapıyordum.

Birlikte sorular çözerdik o soruları iki dakikada çözmeye başlardım sonrasında…

O geldiğinde okulda başarılı olurdum.

Türk kahvesi yapmayı da ondan ogrendim sayilir. Gerçi annem öğretmişti zamanında ama sanki teyzemde çok Türk kahvesi yaptım gibi hatırlıyorum. Altınoluk'a birlikte gitmiştik. O kadar çok duman altında kalmıştım ki kaldığımız pansiyonda kapıyı açamamışlar. Ben uyuyakalmışım. Hep onu anlatırdı. Ben o anı hiç hatırlamıyorum. O zamanlar arabada her yerde hem amcam hem de teyzem deli gibi sigara içerlerdi.

Çok güzel barbunya yapardı teyzem… gerçekten eli çok güzeldi. Lezzetliydi. Zeytinyağlıları gerçekten çok harika idi.

Çok güzel yemekler yapar, sofraları cok güzel düzenlerdi, sofra düzenini de bana o öğretti.

Teyzemin çok çılgın tarafları da vardı. Geceleri uyumazdı tam bir gece kuşu idi. Eskiden günde üç paket sigara içerdi. Sonra sigarayı bıraktı ve anneanneme bakarken çok kilo verdi. Ama ilk etapta daha iyi durumdaydı ve bana bir bluz ve bir etek dikmişti. Çok güzeldi diktiği şeyler. Muntazam ve ince ve zarif.

Ben ilk İtalya’ya geldiğimde onları daha sık arıyordum. Her haftasonu arardım. Babamı arardım onları arardım... sonrasında eskisi gibi aramamaya başladım. Son dört beş sene çok az aradım çok az gördüm denilebilir. Zaten Covid 19 falan derken teyzemle anneannemin varlığını unutuyor gibi oldum.

Geçen yaz anneannemi kaybettik. Anneannemin kaybında kalbimde bir ağırlık ve sıkıntı olmuştu ağlarken. Yine kimsesiz kalmış gibi hissettim. Şimdi teyzem ölünce de benim çocukluğum kaybolmuş oldu biraz biraz. Çocukluğumda teyzemin varlığı daha ağırdır. Özellikle de 11 yaşına kadar onunla daha çok vakit geçirdiğimi hatırlıyorum. Sonraki yıllarda yazlıklarına gider orda kalır ve havuzda yüzerdik. Teyzem hem alaycı hem de sevgi dolu idi. Çok şakacıydı. Çok muzipti. Hep lafı gediğine koyan zekice şeyler söylerdi.

Zamanında anlattığı anılar hep çocukluğuma dair. Bana bakmaya geldiği günlere dair.

Bugün sabahı ağlayarak geçirdim. Beklemiyordum. Teyzemin ölümü bende ikinci bir boşluk oluşturdu. Ne kadar garip her ölüm o kadar acı ama hepsinin yarattığı duygular farklı. Teyzemin ölümünden sonra benim üzerimden kamyon geçti diyebilirim. Ne de olsa annemin yarısıydı teyzem. Derdi ki ben hep en güzel olduğumu düşünürdüm asla boyumu kilomu düşünmedim.

Telefonda insanlarla konuşur Kayseri'ye bol bol hatır sorardı. Mesela eşinin tarafına da çok saygı ve sevgi gösterirdi hatırlarım.

Telefonlarıma bakasım yok. Kimse beni arasın istemiyorum. Anneannem ölünce insanların araması bana bir nebze iyi gelmişti. Ama teyzemin ölümünde daha depresifim. Daha kötüyüm. Daha canım sıkkın. Neden bilmiyorum... Çiçeklere baktım sabah ve gittim çiçek aldım. Her türlü değişik çiçeği alıyorum. Birisinin harika turuncu bir rengi vardı o yüzden aldım onu. Nar çiçeği gibi bir rengi var bu gülün. Bana teyzemi hatırlattı. Sanki teyzem çok renkli bir kişilik olduğundan mıdır nedir bilemiyorum... ki öyle renkli bir insandı doğrudur.

O da bir sürü zorluk çekti zaten.

Bana annemle olan gençlik anılarını anlatırdı. Annem çok çalışırmış formülleri ezberlermiş

Dayım şiir okur teyzem resim yaparmış.

Neyse sigortaları kapatmışlar artık annem çalışmasın yatsın diye. Ne de olsa uyuyamıyorlar onun çalışmasından. Sonra dedem keşfetmiş tabii kızmış onlara. Annem ise yatakta hala tekrar ediyormuş tüm formülleri. Bu anı gözlerimde canlandıkça üçüne de hem güler hem üzülür ve ağlarım.

Bugün dayımla konuştum. Dayım da çok duygulandı. Ağladı. Bir ben kaldım dedi.

İnsanları ne kadar sevdiğimizi ancak onlar ölünce anlıyoruz sanırım. Ben 37 yaşına basacağım ekim ayında.

Annem 38 yaşındayken babasını kaybetmiş ve bana hamileymiş. O kadar ağlamış ki bu demiş düşmediyse bu kadar ağlamaya ben bunu aldırmam. Bu bebek yaşamak istiyor.

Başka kim vardı ya.

Aman ne bileyim işte.

Bazı zamanlar kafamda bulanık. Ben de iş peşinden koşayım derken kimseyi düşünmedim herhalde. Yıllar böylece geçti.

Ben beşi altı yaptığımda bu kız çok akıllı derdi. Ben sayıları yazmaktansa yeniden şekillerini değiştirirdim. Teyzem onu bile gözlemlerdi.

Bir keresinde bana balerina çizmem için tavsiyede bulundu ben de çizdim. Bir iki defa daha çizdirdi ta ki uzmanlaşıncaya kadar.

Her çizdiğimde daha güzel olduğunu görüyordum. Orantısızlıkları kayboluyordu.

Bir kere de Taşucu’nda benim için bir resim yapmıştı. O resim hala Talas’ta asılı durur.

Bir yöntemle resmi büyütmüştü. Trabzandan kayan bir kızdı bu ... örgülü saçları uçuyordu adeta.

Resme ilgim belki de ondan gelir.

Hep istemişimdir teyzem iyi bir öğretmendi keşke ben de onun gibi iyi bir öğretmen olabilseydim ne kadar güzel olurdu.

Başka şeyler de var ona dair hatırladığım. Çok daha fazla şey var. Çok eğlenceliydi ve beni hep güldürürdü.

Sanırım onsuz da hayatımız çok eksik. Üzülmeden edemiyorum. Bugün ağlamalarım durmadı diyebilirim.

Ben hep en iyi yazı yazan olmak istedim ama olamadım. Hep sakin olmak istedim ama olamadım.Küstah olmamamak istedim. Geçmiş yazılarıma bakıyorum blogtaki de bir hayli küstahmışım. Olamadım. Bazen kendime ne oldum diye soruyorum da ben de bu ailenin en küçük çocuğu oldum başka da bir şey olamadım.

Benden bir kere büyük bir çanta almamı istemişti almadım. Almam gerekirdi halbuki. Yazık kimbilir ne kadar sevinirdi. Hiç doğru düzgün hediye alamadım ona.

Bugün kendime gelemedim. Gelesim de yok. Ya üzgünüm ya yorgun. Kalbim de gözlerimde hüzünlü...

Şimdi yağmur yağıyor sanırım. Teyzem anneannemin ölümünden yedi ay sonra gitti. Ben Türkiye’ye gidemiyorum. Hiçbir cenazaye gidemiyorum. Sevdikleirmi göremiyorum. Nasıl bir hayat bu ! Covid movid dediler başımıza gelenlere bak.

Kimseyle konuşasım yok. Yüreğim ağır.

Keşke bir fırsatını bulup ona sarılabilseydim gözüm bu kadar arkada olmazdı. Gözüm çok arkada kaldı.

Teyzeciğim beni affet. Sana dua edeceğim.

Orda dilerim sevdiğin insanlarla buluşursun. Kardeşlerinle buluşursun. Dayıma ve anneme ve anneanneme kavuşursun. Anneme sarıl benim için de. Sizi çok özlüyoruz. Annemi on senedir özlüyoruz ama şimdi sana özlemimiz de anneme ve anneanneme olan özleme eklendi.

Dayımı tanıma fırsatı bulamadım ama teyzemi tanıyabildim. Birilerini tanımak ve sevmek hem zenginlik hem de işte böyle ölümler oldu mu sana o kadar çok anı bırakıyorlar ki insan keşke daha fazla birlikte olabilseymişiz diyor. Keşke annem ve teyzem daha uzun yaşasaydı ne kadar mutlu olurdum.

Düşününce kimse anneannem kadar uzun yaşayamadı.

Keşke en azından ikisi de seksen yaşlarını seksenlerin ortalarını görselerdi.

Allah rahmet eylesin. Teyzeciğim seninle vedalaşamadım da.

Kendimi bomboş hissediyorum. Sanki ben bir evim ve içim boş.

Bomboş bir evim şimdi.

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s