Ana içeriğe atla

Dolce Attesa

 İtalya'da tatlı bekleyiş diye bir laf var, dolce attesa, anneler için kullanılıyor. Gerçekten tatlı bir bekleyiş. Son zamanlardaki yorgunluğu saymazsak. Resim yapmaya bile halim yok. Olmuşum 75 kilo, almışım 18 kilo, hiçbir şeye dikkat etmemişim, önüme ne gelirse yemişim, hamburger, tiramisu, pizza dememişim. Acımamışım. Çocuk nasıl olacak bakalım, keyfine göre mi yaşayacak, yoksa kendini sınırlayacak mı?

Bu tatlı bekleyiş güzel iyi falan da 41. haftayı da doldurursa artık onların doğumu başlatması gerekecek, ben ona gerek kalmadan gelse ya diyorum. Kimbilir. 

Enerji iniş çıkışları var desem yalan olmaz. 

Komşular yine kavga etmeye başladı, hemen müziği açtım. Bandcamp'te Arthur Mills dinliyorum. En sevdiğim albümü Even if I had... şarkı sözleri de müziği de su gibi akıp gidiyor.  En sevdiğim şarkılarından birisi de Tried and Tested. Aslında hepsini ayrı ayrı çok seviyorum. Eskiden Brighton'da tam da tezimi yazdığım zamanlarda Open Bar olurdu, bedava müzik dinlenirdi, canlı müzik, genç amatörler çalarlar söylerlerdi ve hatta çok orjinal şarkılar olurdu, hayran kalırdım. Şimdi hiçbir güç beni bir bara götüremez, kendimi kaldırmakta indirmekte yürütmekte zorlanıyorum.

Sanırım hamileliğin sonunda insan gerçekten de kendini bir hayvan gibi hissetmeye başlıyor. Hayvanlar asla şikayet etmez, biz ise istediğimiz kadar şikayet edebiliriz. Son üç ay çok kötü geçti diyemem ama daha iyi geçseydi sevinirdim gerçekten de... 

Neyse bakalım... göreceğiz. Bu hamilelik kadınlar için başlı başına bir iş, hastaneye git, test yaptır, doktora git, ters bir şey varsa tekrar hastaneye git, kendini dinle ve kontrol et, bebişi dinle hareket ediyor mu etmiyor mu... işte annelik bu telaşlarla bu şekilde başlıyor. İnsan bir yandan da kariyer için kaygılanıyor, acaba kariyer devam edebilecek mi? Acaba işim devam edecek mi? Her şey yolunda gidecek mi? gibi bir sürü soru işareti oluyor insanın kafasında. Tüm bunların yanısıra tabii ki annelikle ilgili sorular da oluyor, mesela: bebişe bakabilecek miyim? Sabır gösterebilecek miyim? Dişi ne zaman çıkar? Göbeği ne zaman düşer? Sütüm olacak mı? 

Uyuyabilecek miyim? Uyutabilecek miyim? 

Ah erken anne olan arkadaşlarım ne kadar şanslılar. Hepsini sonradan öğrenmek durumundayım, gerçekten de zor imiş. Göreceğiz. 

Bakalım nasıl gidecek her şey... dolce attesa dolce attesa... tanımadığım bir insanla tanışmak için heyecanlanıyorum. Bu insan benden çıkıyor hem de... ne garip!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s