Ana içeriğe atla

İki bin on iki bin dokuzu silsin süpürsün unuttursun

Yeni yıl bana ne getirdi benden ne götürdü.
Bize neler yaptı, bizden neler çaldı…
Tartış tartış, konuş konuş bitmez.

Benim bir annem vardı. Artık yok.
Mesela benim bir kedim vardı. Artık yok.
Ben daha umutluydum geleceğe dair. Şimdi pek umutlu olasım da yok. Ama umutsuz yaşayamaz ya insan.

Değişime dair inancım vardı. Hala da var.
Yenilenmeye inancım vardı. Hala da var.
Güzel bir dünyaya inancım vardı, hala var. Güzel insanlar oldukça.

Çok şeyi yıktık yaktık. Kriz bizi sildi süpürdü. Paralarımız üç kuruş oldu. Asgari ücret 30TL arttı insanlarla alay eder gibi. Gençler öldü, gözaltına alındı. Grevler yapıldı. Protestolar. Demokratik temsil aracı partilerden biri kapatıldı. Değişmeyecek çok şey var bu sene de: Özelleştirmeden nasibini alan işçiler cepleri delik çocuklarını üniversitede nasıl okutacaklarını düşünmeye devam edecekler kara kara. Yeni yılda GDO’lu ürünler yemeye devam edeceğiz, bunda 25 sene önce yaptığımız ama farkına varmadığımız gibi. Sonra başbakanımız diplomatik olmamaya devam edecek Davos gibi yerlerde. Leman yine yazacak “Bir daha da yakmam kombiyi” diye. Partiler kapatılacak mı bilmiyorum 2010’lu yıllarda hala? Sesimiz çıkmayacak, işe gideceğiz. Kalabalıklaşacağız. AB masalını dinleyip dinleyip uyuyacağız. Geçen yıla göre pek bir şey değişmeyecek. Biz yenilenmedikçe de değişeceğe benzemez. Çünkü biz hep değişimin dışardan gelmesini, tepeden dayatılmasını, “tavsiye”yle, tehditle, havuç ve sopayla bizi bulmasını bekliyoruz.

Benim de kişisel hastalığım bu. Neyi kovaladım sonuna kadar? Neyde ısrarcı davrandım? Hep bir ışık bekledim, bir işaret. Bir tesadüf. Elime aldım mı hayatımı? Birey olduğuma inandım mı? Hep etkilendim. Hep bir yolun beni bir yere götürmesini bekledim. Kendi başıma düşünüp seçmek bana hep zor geldi. Oysa en güzeli, en onurlusu oydu. Yalnız kalıp geçici çözümlere tutunmak hiçbir zaman bana istediğimi vermedi.

Bize ne istediğimizi bilmemek, azıyla yetinmek, her şeyi kabul etmek, kaderimizi elimize almamak istediğimiz o güzel hayatı verir mi? Bize kendimizi keşfetmemek, kendimize dair sorular sormamak, başkalarının cevaplarıyla yaşamak mutluluk getirir mi?

Hadi soruları sorduk. Almadığımız cevaplar bizi bir gün rahatsız etmez mi?

Gel gelelim değişmesini istediğimiz çok şey var. Eşit eğitim hakkı, ücretsiz eğitim hakkı istemeye devam edeceğiz. Öğrenciler enayi olmadıklarını her fırsatta kanıtlamaya devam edecekler. Kardeşçe birlikte yaşamayı öğreneceğiz belki. Belki biz kaybettiğimiz ve değiştirdiğimiz kültürlere başkalarının bizim kültürümüze duyduğu saygıdan daha fazlasını verme onurunu göstereceğiz. Belki kafalarımızın içi değişecek. Barış sadece bir çocuğun adı olmayacak.

Kişisel değişimler şart elbette. Kişisel hesaplaşmalar. Kendimizi bilmemiz gerekecek. Bilsek de gocunsak da kendimizden, anlaşamasak da didişsek de kendimizle, yenilenmeyi istemek güzel şeydir. Ve M.Mungan’ın da dediği gibi “kendisiyle barışık olması insanın aslında o kadar iyi bir şey değildir.” Kendisiyle barışık bir insan nasıl açar ki beynin kıvrımlarını da ütüleyip başka biçime sokup yeninde kıvırabilir?

Ben mesela bu sene yine gevezelik yapacağım. Yine çeviri yapacağım. Yine başvuru yapacağım. Yine ağlayacağım. Yine kırılacağım. Yine korkacağım. Ama söz, daha çözüm odaklı olacağım. Yine seveceğim. Yeni hikayeleri, yeni insanları, yine özleyeceğim sevdiklerimi, kızlarımı evlendireceğim, onların düğünlerinde ağlayacağım, ondan önce bu düğünler için kilo vereceğim tabii. Sonra yine hikaye yazacağım birkaç tane. Geçen sene hiç karakalem yapmadım. Bu sene belki yapacağım. Anneme layık bir çocuk olmaya çalışacağım. Bazen içkiyi fazla kaçıracağım bazen sigarayı. Sonra ben bu sene şansın yüzüme gülmesini isteyeceğim eskiden olduğu gibi. Yine şükredeceğim halime. Yine yabancılaşacağım kendime güvendiğim ve inandığım şeylerin arkasında sonuna kadar duramadığım için. Dostlarımı ihmal ettiğim için.

Pek değişecek gibi değilim. AMA DEĞİŞMELİ YENİLENMELİ YENİ ŞEYLER YARATMALI VE YENİDEN ONLARA İNANMALI… UMUT ETMELİ.

Herkese en önce sağlıklı, sonra yeniliklerle dolu, güzel sürprizlerle dolu, aşkla dolu, denizin kenarında, dağın başında, sevdiklerinizin yanında ve “yıldızların ışıklarıyla karanlığı deldiği” bir yıl diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s