Ana içeriğe atla

İç açıcı yazıların başlangıcı

Dünkü yazımın üzerine doğumgünü 25 Ocak olan ve çok yakında evlenip Amerika’ya gidecek olan dostum bana feci halde darıldı.

-Noldu sana?
-Bir şey olmadı.
-Niye asık suratın?
-Bir şey yok.
-Niye böylesin ki o zaman?
-Ya tamam üstüme gelme Redwockaneva

Sevgili Yellowska bana çok kızmıştı. Vay efendim dertlerimle uğraşmaktan bıkmış da, neden hala şikayet ediyormuşum da, hayattan ne bekliyormuşum da... Sağlığıma ve bu halime şükretmeliymişim. Tatminsizmişim. Dostluğumuzda beraber geçireceğimiz son 4-5 ayımızı ziyan etmemeliymişim. Her şeyi bu şekilde daha da zorlaştırıyormuşum. Hiç çözüm aramıyormuşum. Sadece şikayet ediyormuşum. Üstüne üstlük doğumgünü hediyesi olarak da yaza yaza ona bunu mu yazmışım?

Yüzünden düşen bin parçaydı gerçekten de. Onu hiç bu kadar öfkeli ve gergin görmemiştim. Kahverengi gözleri baktığı noktaya odaklanmış, kızgınlıkla daha da parlamış, dağınık siyah saçları tel tel olmuştu. Sigarasının dumanını üflüyor muydu yoksa sigarayı yiyor muydu belli değildi. Asabiyet onu hayata döndürmüştü ama tabii ki bu biçimde canlanması pek güzel sayılmazdı, değil mi?

-Herkese kızarsın “tatlı su balığı” diye, sen “klorlu su balığı” olmuşsun. Klor senin beynini süngerleştirmiş. Hep bir karamsarlık hali. İnsanları da karamsarlığa sürüklüyorsun üstelik. Nerde o etrafına aydınlık saçmak isteyen Redwockaneva?
-Tamam doğru söylüyorsun ama o anda öyle hissettim öyle yazdım.
-Hayal gücün çok zayıf, dedi bana.

İnanabiliyor musunuz? Hayal gücün çok zayıf, dedi. Aynı yalnız avlanan Tanrıçanın Fuentes’e bir gün söylediği gibi.

Bunun üzerine daha fazla söylenecek bir şey yoktu. Ben de ona sertçe karşılık verdim:

-Ne yani, insanları aptal umutlarla doldurup bir hindi gibi fırına sokup çıkarıp “aman bakın şimdi ne lezzetlisiniz” mi diyeyim onlara? Onlara aptal ümitler verip hayat güzel, siz körsünüz mü diyeyim? Bunu mu istiyorsun? İnsanları kandırayım mı?

-Herkes dertlerini kendi başına çekiyor zaten. Herkesin her konuda dert ettiği şeyleri (benzer konular belki çoğu zaman) olduğu gibi yazarsan ne işe yarar ki? Ne sanata faydan dokunur ne o insanlara. Ne de kendine... Neyi değiştiriyorsun yazarak?

Bu konuşmamızın üzerine, göreceksin “bir şeyleri değiştireceğim...” dedim. Bana inanmadı ama ben hemen işe koyuldum. Umut toplamaya başladım. Umutlu hikayeler uydurmaya başladım. Komik, saçma, kötü ne varsa biraz umutla...

Her şey Yellowska'nın beni uyarmasıyla başladı. Kurguda ne kadar zayıf olduğumu bilmiyordu tabii. Olsun gelişirdim. Sanırım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s