Ana içeriğe atla

Annem Kitabın Sonuna Bakmış


Eğer mümkün olsaydı daha iyi bir insan olurdum.
Ölmeden önce çok şey yapmak istedim. Onun beğendiği rujdan aldım, aradım bir gün söyledim ona.
Annem benim beğendiğim rujdan almış, allah allah... Şaşkınlığımı gizledim ama ondaki değişimi de hissettim.
Yalnız kaldım. Yapayalnız. Bir evde. 35 sene sonra eşimden boşandım. Çocuklar beni aramıyordu. Depresyona girdim.
Eski günlüklerime baktım, bir daha da bakamam herhalde. Annemi hep ötelemişim, hep kendime düşman bilmişim. Ne biçim bir çocuk, ne biçim bir ergenmişim.
Sabrımı zorladın ama iyi atlattık.
Annemin kızı olmayı çok isterdim ama acaba onunla yaşamayı mı daha çok mu isterdim? Annemin kızı olup onu daha çok göremez miydim?
Bilemezsin hiçbir zaman ben hep en iyisi için uğraştım. Size birer ev bıraktım. Guzel anılar, guzel huylar, iyi niyet bıraktım, biri hakkında dedikodu yapmak yerine çalışmayı bıraktım, gözleri körleşen bir hasta için ağlamayı bıraktım. Vicdan bıraktım. Romanları severdim bilirsiniz. Gece yatmadan okumayı. Gece yatmadan film izlemeyi. İşten gelince bir sigara içmeyi. Tek lüksüm, derdim de sen bana kızardın.
Hiç sevmezdim seni sigara içerken görmeyi. Çok karşıydım o zamanlar. Ben başlayınca “akıllı kızım da sigara içiyor” diyerek gülümsemiştin.
6 ay anne sütü diyor hastane duvarında asılı resimler. Ben bir sene almıştım anne sütünü. En çok alan da ben olmuşum. “Anne mamma”, “anne mamma” diye sallarmışım ayaklarımı... Anne sütünü en çok ben aldım ama en seme de ben miyim ne? Bir de bana akıllı diyorsun.
Ben sana hep “kendine güven” dedim. Ben nasıl yaşadım zannediyorsun, kadınların yerini ev olarak gören erkeklerle, nasıl yürüdüm aralarından sağlam adımlarla, nasıl pazarlık ettim, nasıl şikayetçi oldum, nasıl kimseye aldırmadım kimi nadir zamanlarda... Nasıl yaşadım tek başıma?
Anne sen hep hassastın, senden midir bilmem ben de hassasım. Dedem ölmüş sen bana hamileyken. Sürekli ağlamışsın. Ondan mı ağlak oldum ben dersin?
Ben öldüm gittim. Hala beni suçluyorsun. Bu kadar kötü bir anne miyim ben? Ben bunu hak etmedim.
Ah annem. Senin bir anı olacağını nerden bilirdim ki ben? Senin bir kitap, bir hikaye olacağını. Sen öyle gerçektin öyle somuttun ki benim için. Yeryüzünden eksilen hacminin boşluğu, anneliğin boşluğu, sarılışın yokluğu ve “sen olsaydın neler yapardın”lar... Her ayın 11’ine doğru ağlarım ben.
Sana acımasız davrananların yanında mı yer aldım ben yoksa? Aslında biliyor musun sen bana akıl danışırdın bazen, aklım ermezdi, çözüm bulamazdım. Akılsız mıydım anne?
Sen iyi niyetli, dürüst bir insansın. Seninle gurur duyuyorum. Fakat şu vaktini biraz daha guzel degerlendirsen. Hah tam da boyle iki santim yüksek giy, o zaman mükemmelsin. Yüzünü aç çünkü yüzün çok güzel. Calısmak guzeldir ama Pazar gününü kendine ayır. Artık cocuk degilsin, sözlerine dikkat et. Anne olunca anlayacaksın beni.
“Anneler kutsaldır” lafı unutturur bize onların da insan olduğunu. Bir gazetede okudum bunu. Senin insan olduğunu unuttuğumu anladım o zaman. Bir cümle değiştirdi bakışımı ama ya tavırlarım?
Annem gittikten sonra ben ana rahminden kopmuş gibi dımdızlak kaldım. Geceleri bir yarasa yahut bir baykuş gibi kapıya asılırım evin içinde. Kapı kirişine asılmayı severim çünkü bu bir güç gösterisidir benim için. Hangi odaya gecsem rahat okur yazarım bilemiyorum. Zamanımın cogu evde geciyor. Genis genis seyler giyiyor, kendi basıma evde drama, komedi, romantik komedi, gerçekçi Avrupa filmleri oynuyorum. Eskiden ölümden korkardım şimdi korkmuyorum. Yalnızlıktan korkardım, şimdi korkmuyorum. En çok da hareket halindeyken unutuyorum çekilen acıları. O yüzden yerimde oturamıyorum. Sandalye boş durur ben ayaktayım. Ayak topuklarım çatladı evde yahut dışarda koşturmaktan...
Bir resmi var bende Orhan Pamuk Masumiyet Müzesi’ni okuyor, siyah beyaz çekmişim. Öyle böyle değil, çok güzel, çok tatlı, çok karizmatik çıkmış, annem diye söylemiyorum. Benim odamda yatmayı tercih ederdi. Akşamları ben ışığı ona göre ayarlardım ki bir şeyler okusun yatmadan.
-Anne kitabın hepsini okumadım. Sen bitirdin mi?
-Ben bitirdim
Bana kitabın sonunu söyledi. Ben de üzüldüm, çünkü bu sonu beklemiyordum. Hepsini okudun mu?
-Sonuna baktım, dedi bana.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s