Ana içeriğe atla

Brighton ve Ayrılıklar 2

Bugün çok garip bir gün. Ne zaman kendimle baş başa kalsam düşüncelere dalıyorum. Sanki bir gidişatın içinde başımı almışım, olabilecekleri kabul etmişim büyümüşüm ve birazcık daha olsun akıllanmışım gibi.

Aylar önce Birmingham'da bir gece bir rüya görmüştüm. Lucca'nın sokaklarından çıkıyordum, sokaklar labirent gibi geçişler ise pub kapıları gibiydi. Bu labirentten çıkar çıkmaz kendimi bir ormanın içinde buluyor ve doğaya hayran kalıyordum. Sonra bir kaplanla göz göze geliyoruz ve kaplan beni kovalamaya başlıyor, kaçıyorum ve bir havuza atlıyorum ama kaplan da yüzüyor. Peşimi bırakmıyor. Sonrasında ben pes ediyorum. Yüzükler var elimde onları çıkarıyorum ki kaplan beni midesine indirdiğinde hazımsızlık yapmasın. Sonra ama kaplan bir insan gibi benimle konuşuyor ve gidiyor. Beni bırakıyor.

Kendi kendime çok düşündüm bu rüyayı. Hırslarım mıydı kaplan, tutkularım mıydı? Yoksa hayat mıydı? Bilemedim. Belki hepsinin bir karışımıydı bana yüzüklerimi çıkarttıran. Beni doğada tam rahat edeceğim derken huzursuz eden, yerimden eden ve her türlü bağlılığı ortadan kaldırmamı kabul eden bir çeşit özgürlük ve yaşama hevesi miydi.... Yoksa pes ediş miydi kurtuluştan çok? Ya pes etmek kurtulmaksa... ama şimdi bunları düşünmek istemiyorum. Pes etmek için de çok erken hem kurtulacak bir şey de yok ki. Kabullenecek çok şey var tabii ki, ayrılıklar gibi.

Duke of York's... yalnız ve yağmurlu günlerde beni kurtaran sinema.

North Laine ... içinden geçerken tüm hayatın içinden geçiyormuşsun gibi hissettiren cıvıl cıvıl bir yer...

Pub'lar ... alışınca bırakması çok zor olan, dünyanın en sosyal mekanlarından... kültürel olarak adapte olunması hayatı çok kolaylaştıran yerler.

Ale ... sıcak bira en sevdiğim bira. Tadını çok özleyeceğim.

Fish and chips - her hafta yesem usanmayacağım, dolu dolu tereyağlı muhteşem ezilmiş bezelyeleriyle unutulmaz akşam yemeğim...

Apple crumble - geç tanışıp çok sevdiğim sabah, öğle ve de akşam yemeye doyamayacağım tatlı

Brighton'ın evleri - beyaz bir gelin gibi nazik ince zarif ama aslında içi uçuk kaçık deli dolu ve yıkık dökük

Brighton sahili - güzel muhabbetlerin yapıldığı, hayatın yavaşladığı ve durduğu yer...

Brighton Dome - klasik müzik konserleri, anılar, şaşırmalar, ve yüzlerce beyaz saçla dolu klasik müzik konserleri...

Cricketers - arkadaşlarımın beni götürdüğü ve benim müptelası olduğum pub

Brighton Pride - hayatımda gördüğüm en güzel kadın adamların ve adam kadınların geçidi

Yağmur ve soğuk - evde tez yazmamı sağlayan kimi zaman da beni üzüntüden perişan eden havalar...

16 Ekim - Rotonda'nın ölümü... Standford Avenue'de dolanıyorum ağaçlar arasında ağlıyorum. Her bıraktığım şey ölüyor. Ve ben her şeyi bırakmaya devam ediyorum. Allahım ya bu bırakmalar bir hiç uğruna ise? diye korkuyorum.

Nisan başı - ayrılık demir bir çubuk gibi sallanıyor havada (Nazım)

Mayıs başı - korkular ve yarım kalanlar, birleşmeler

Haziran başı - umut ve seminerlerde koşuşturmaca

Temmuz başı - umutsuzluk

Ağustos başı - anne özlemi ve arkadaşımın babasının vefat edişi

İşte bugünlere geldik böylece...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s