Terörden etkilenmiş, üzülmüş, incinmiş ve sevdiklerini kaybetmiş insanlara destek olalım. Onları yalnız bırakmayalım. Özellikle ateşin düştüğü yeri yaktığı bu zamanda onlara maddi manevi destek olalım. Çiçek götürelim, kedi yavrusu götürelim, evimize davet edelim, kahve içelim, onlarla sohbet edelim. Onlara bu toplumda yalnız olmadıklarını anlatalım. Yalnız değilsiniz. Ölümü yaşamış insanları yalnız bırakmayalım. Kendimizi tedavi edeceğiz elbette, çoluğumuz çocuğumuz ailemiz var fakat yine önemli olan bir şey Berger'in dediği gibi 'başkalarının acılarına bakabilmek'. Eğer insanları bu acılarda yalnız boğulmaya kurban edersek, gerçeklik ve merhamet duygularımızı yitireceğiz.
Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum. Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu. Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum. Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle. Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel. Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.
Yorumlar
Yorum Gönder