Burdan baktığın zaman bir hayli yol almış gibi görünüyorsun.
Ne de olsa az yokuş çıkmadın. Zaten hep yokuş çıkman gerektiğini düşünmüşsündür. O uzun mesafe koşusunu başaramadığın ve eve sadece bir tshirt alarak döndüğün zaman. Tshirtün üzerinde ise coca cola amblemi vardı hatırlarsan. Sevmemiştin ama kıçını örtüyor diye rahat rahat uzun yıllar giymiştin. O tindersticks tshirt’ün gibi. Sana ağbin almıştı. Beyazdı gri oldu. Aradan 12-13 sene geçti tshirt’ü hala ütüler ona gözün gibi bakarsın. Tshirtün kaç deliği olduğunu saymıyorum şimdi.
Geçmişteki bana baksam derim ki daha az tüket daha az çalış daha çok koş daha çok yürü daha çok konuş sevdiklerinle derim. Daha çok annenle vakit geçir, derdim eğer ki ben geçmişe dönüp bakabilseydim. Ve insanlarla daha güzel iletişim kur, bağırma çağırma ama duygularını daha güzel şekilde ifade et, diyebilirdim, sanırım.
Geçmişe dönüp baksam belki daha fazla dans kursuna gitmeyi daha fazla Fransızca ve Almanca öğrenmeyi de çok isterdim. Hep içimde kalmıştır bunlara gitmemiş olmak ve bunları tamamlamamış olmak.
Keşke annemden biraz olsun çiçeklere bakmayı öğrenseydim. Aside yapmayı da öğrenseydim keşke. Annemin asidesi çok başka olurdu. Anneme sormayı isteyip soramadığım birçok şey vardı. Nerdeyse 12 senedir anneme bir şey soramıyorum. Keşke onu telefonla daha çok arasaydım ve hayatımdan güzel şeyler paylaşsaydım. Beni tek bakışta ve tek kelimeyle anlayan ve asla yanlış anlamayan insan annemdi. İnsan bazen kardeşlerini bile yanlış anlıyor ama sanırım anneler çocuklarının ciğerini biliyor.
Bir de tabii ki keşkelerle yaşanmaz derdim geçmişteki kendimle konuşabilseydim. Ona derdim ki bir sürü şey başardın, bir sürü şey yaptın, üzülme. Her zaman babam İstanbul’da iken onunla daha çok vakit geçirebildim. O da ben İstanbul’a gelince gelirdi. Tüm gün cornflakes yer şikayet etmezdi asla. Sonra beni çok iyi dinler ve hazır cevap bir şekilde hep şaşırtıcı şeyler söylerdi. Çok açık fikirliydi. Şimdi hasta olmasına çok üzülüyorum. İnşallah allahım tekrar düzelir de ayağa kalkar. Biraz hayal gibi geliyor tabii ki. Ne de olsa kalbinde sorun var. Yaşı da var tabii ki. Babamı daha çok aramayı isterdim. Yine de en çok ben aradım. Fakat tabii ki ablama ve ağbime göre en çok da bana babalık yaptı. Doğrudur. Bunu inkar edemem. Keşke daha çok arasaydım.
Yine keşkelere dönmeden evvel geçmişteki bana derdim ki: Amma toymuşsun ama içinde bir güzellik bir saflık vardı ve önemli olan bunu yitirmemen. İnsanlar seni aramadığında üzülmen bile senin insan olduğunu gösteriyor, derdim. Bunu şimdi de kendime diyebiliyorum.
Sanırım bazı şeylere çok üzülmem ve stres olmam benim kolayca Haşimoto olmama sebebiyet verdi diyebilirim. Her aramayan dosta çok üzüldüm. Her giden sevgiliye çok ağladım. Hep bile bile biraz kendi sonumu hazırladım. Sanırım canımı sıkan başka bir şey de insanın kendini ne kadar üzebileceğinin üzerinde bir kontrolunun olması ama benim bu kontrole sahip olmamamdı. Mesela annem hastalandığından beri kendimi çok yorgun hissediyorum. Annemin hastalığı boyunca yaptığım tüm işler elime yapışırdı ve sonrasında da birçoğunu hallettim sayılır hatta çok güzel şekilde hallettim denedebilir. Fakat aslında o zamanlar kafam daha netti. Çünkü çevirmem gereken bir ev yoktu. Anneannem ve teyzem ve annemin bakıcısı Dilara Abla hep yanımızdaydı. Ablam da yanımdaydı. Bir şekilde bir kalabalığın bir destek mekanizmasının içindeydim. Yurtdışına geldikçe yalnızlaştım denedebilir. Sanırım biraz da kendim yalnız olmayı seçtim.
Geçmişteki bene söyleyeceğim şey şu. Yalnız olmayı seçmek doğru değil çünkü sen insanlar tarafından sevilen ve insanları seven bir insansın. Bu özelliğini asla yitirme ve sevdiklerini ara onların özel günlerini kutla ve senede bir de olsa hatır sormayı unutma. Bunları söylerdim geçmişteki bene.
Sanırım daha az korkak olması gerektiğini söylerdim. Ölümden korkmak ve sevdiklerini kaybetmekten korkmak çok doğal tepkiler tabii ki ama ben olsam geçmişteki bene derdim ki korkacak bir şey yok. Olanlar olacak zaten ve onları engellemen çok zor. Eğer illaki bir şeyden korkacaksan belki de elinden gelenin en iyisini yapamıyor olmaktan korkmalısın. Belki de kendine zarar vermekten korkmalısın. Kendine üzülerek bağırarak çağırarak ve kendine acımasız davranarak zarar vermekten ve başkalarına da aynı şekilde zarar vermekten korkmalısın.
Aklımda çok yer kaldı. Çok dolu dolu yaşadım diyebilirim. Mesela benim Brighton*da kaldığım bir ev vardı bir de Sheffield’de kaldığım bir ev. Özellikle Brighton’da daha uzun kaldım bir sene kadar. O evden ana caddeye yürürken bir sinema vardı ve yakınında güzel publar vardı. Onlar hep aklımda kaldı. İçimde o anılar çok derin. Bir de o zamanlar sinemada birer kadeh şarap alır filmi öyle izlerdik. Çok güzeldi açıkçası. Ben çok mutluydum o zamanlar. Çok yalnızdım ama yanımda dostlarım ve sevgilim olduğunda dünyanın en tamamlanmış insanı bendim. Bir de daha gençtik. Ben her gün topuklu giysem de yorulmazdım. Birazcık o enerjimi özlüyorum. O enerjinin kıymetini bil derdim. Geçmişteki bene derdim ki boylu boyunca tekrar yürü o sokakları ve o caddeleri ve yine gül yine eğlen asla kendini bunaltma sıkma derdim.
Şimdiki ben o zamanki bana der ki. Kesinlikle doğru seçimi yaptın bu şehirde de çok mutlusun. Burası senin evin gibi oldu. Yemyeşil. Ve güneşli. Hem de etrafında çok yüksek olmayan ve insanı boğmayan dağlar var. Deniz de yakında. Tabii bir boğaz olamaz bir Dalyan deltası olamaz ama yine de her türlü doğaya yakın ve havası da temiz. Roma’da da sekiz ay kadar yaşamışlığım var ama burası ayrı bir temiz ayrı bir güzel. Roma ne de olsa aşırı turistik her daim. Burası en azından kışın yerliymişsin gibi oluyor. İnsanı biraz daha evindeymiş gibi yerli ve soğuk bir burjuvaymışsın gibi hissettiriyor. Geçmişteki bene derdim ki sakın yerli ve soğuk bir burjuva olma ve bu gezme alışkanlığından sakın vazgeçme. Çok gezdin hiç para biriktiremedin ama olsun gezdin ya iyi oldu daha ne yapacaktın. Yine de geçmişteki bene demeden geçemezdim: kenara her seferinde 400 euro atsaydın şimdiye ev almıştın ev ohoooo nerde o paralar şimdi. Şimdi parala kendini bakalım derdim😊
Geçmişteki bene derdim ki... sakın insanların senin hakkında ne düşüneceğini düşünerek hareket etme. Sen nasıl mutlu olacaksan öyle hareket et. Şunu demek istemiyorum. İnsanlara zarar verecekse tabii ki saçma kararlar alma ama sana gelen güzel şeyleri de reddetmek zorunda değilsin. Bazen sen de talepkar olabilirsin herkes kadar. Bunu abartma yine de derdim.
Her şeyin bir dengesi ve zamanı var hayatta derdim. Kader de hayatın yüzde ellisi o yüzden olmayan şeylere üzülme önüne bak. Ne oldum deme ne olacağım de. Çünkü ne olduma dayanırken bir bakmışsın ne olmakta olduğunu ve ne olacağını unutmuşsun derdim.
Bir de annemin ve babamın bana sık sık söylediği güzel sözler var. Onları bir yere yazar kulağıma küpe yapardım. Üşenenin oğlu uşağı olmamış derdi annem. Hiçbir şeye üşenmezdi ama sanki çok yoruldu bilmiyorum. Çok fazla benzin kullandı ve babam da kolay bir insan olmadığından çok yoruldu tabii. Şimdiki bene derdim ki kendini dinlendirmen gereken zamanları seç o zamanlarda dinlen. Annemin dediği gibi haftanın bir gününü kendine ayır kesinlikle derdim.
İnsanların söylediklerini takma bir kulağından girsin diğerinden çıksın. Sabret ve kızma bazen insanlar seni üzecek şeyler söyleyebilir ama o sırada dikkatini dağıtacak bir şeyler bul hemen o konulara odaklanma derdim. Odağı değiştirmek bile bir gelişmedir. Beyin sürekli bir büyüme ve öğrenme halindedir, endişelenme derdim.
Geçmişteki bene biraz daha fazla yürü biraz daha fazla gül biraz daha fazla sev ama daha az üzül derdim. Bir de somurtup oturma derdim sanırım fakat insanın doğası zor değişiyor ben biraz yapım itibariyle somurtuk sayılırım. Çünkü yıllardır okumaktan ve ailemi mutlu etmekten sıkıldım. Hiçbir zaman kötü çocuk olmadım kötü sözler ettiğim oldu ama her zaman benden bekleneni yapmak için elimden geleni yaptım. O yüzden biraz yorgunum ve somurtuğum çünkü aslında çok da onay vermediğim bir sistemin bir parçası oldum. Çünkü bunun böyle olması gerektiğini düşünüyordum. İnsanın ancak çalışarak bir yerlere erişeceğini ve elinden gelenin en iyisini bu şekilde yaparak kendini üst bir seviyeye taşıdığına inanıyordum. Nitekim taşıdın da taşıdım da... ama biraz yorgunum. Annem öldüğünden beri yorgunum. Keşke bu kadar geç yatmasaydın keşke daha çok yüzseydin daha çok dans etseydin daha çok okusaydın ve daha çok hikaye yazıp resim yapsaydın derdim. Sanırım bunları derdim. Daha ne diyeyim. Her gördüğüne aşık olmasan da o da iyi olurdu ama ne yapalım olacağı varmış, artık gidenlere üzülme kalan sağlar bizimdir. Hayat da böyledir. Adil değildir ama sana elinde olanlarla adil olmayı öğretir, derdim. Sanırım insanı en çok mutlu eden şeyin kurallara göre değil içine sinecek şekilde yaşamak olduğunu ona söylerdim. Eğer içine sinmeyen şeyler varsa da yine de kendini geliştirmek için zamanın var derdim.
Bir de tabii ki bu kadar çok içki içme mideni mahvetme daha düzgün ve daha güzel beslen derdim. Daha çok yürü daha çok fotoğraf çek ve her gün yeni ve güzel bir şey keşfet derdim.
Daha neler neler derdim.
Yorumlar
Yorum Gönder