Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.
Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.
Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.
Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.
Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.
Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz. Aslında hepsi oluyor geliyor insanın başına. Bazen çocuklar için kaygılanmak o kadar ağır basıyor ki insan nefes alamaz oluyor. Bir noktadan sonra bence insan normale bağlıyor ama sanırım özellikle ilk çocukta insan ister istemez kendini bir şekilde ya çocukta kaybediyor ya da hayatta yapabileceklerini ama yapamadıklarını düşünerek kayboluyor. Fakat o da geçiyor, insan sonra bu kadar sıradışı bir tecrübe yaşayıp kendi çocuğunu doğurduğu için içten içe mutlu oluyor. Hamilelik dönemi çok rahat geçtiği için asla hiçbir şeyden şikayet edemem. Fakat diyebilirim ki bir seneye yakın bir zamanda biraz bunalım geçirdim ama yine kalktım her şeyi yaptım. Bir buçuk senenin sonunda ise kendimi daha alışmış ama hala biraz yorgun hissediyorum. Bunda hormonların da etkisi var. Bir de çalışmasam da hep çalıştım aslında, hep uğraştım hep bir şeyler yaptım, hep bir makaleye dahil oldum derken aslında çok da tatil yapmadım. Tatil yaptık ama üç gün o da yetmedi. Çünkü tatilde de kadınlar genelde çok dinlenmiyorlar aslında. İnsanlar ancak ailede eşit görev dağılımı olduğu halde rahat edebilirler, her şeyi üstüne alan ve yapmaya çalışan bir insan en sonunda motoru bozulan araba gibi tekleyecektir. Tabii tüm bunlara ekonomik sıkıntılar da eklenirse, iş bulamamak, kimi zaman bedava çalışmak, düzenli bir iş sahibi olmamak veya olamamak, herkesin bir şekilde içinde eritmesi gereken, sindirmesi gereken süreçler. Yine de bu süreçte şöyle pozitif bir şey fark ettim. İnsan işsizken hayata dair daha çok şey öğreniyor, mesela çok değişik şeylere kafayı takıp onları sonuna kadar okudum. İnsanlarla muhabbet etmek için daha çok vaktim oldu. Arkadaş edindim.
Gözlemledim, şiir okudum.
İş varken insanın kültürlenme şansı daha düşük olabiliyor.
Şöyle bir bakınca tepeden, kuşbakışı, her şeyin iyi tarafını görmekte fayda var.
Yorumlar
Yorum Gönder