Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tepem Attı

they want you to grow cold they want you to stay lonely they want you to be like themselves not liking any imagination or phantasy they want to keep distance they want to have a serious face they would like cold smiles and sarcastic jokes to hurt you not knowing who you are really they want to generalize  they want to numerize they really want to achieve and you are a weird creature for them cold cold people with cold cold hearts they want you to grow cold they want you to grow old they want you to be sad they enjoy from the sufferings and yet they are the best criticizers of what you have not adapted to they want you to change and become like a tree in winter rather than green and warm and shining lonley and freezing they freeze your blood they stimulate your thoughts they want you to be lonely and get used to silence book clubs feminism solidarity friends beer going out cheap talk good laughs you miss them terribly and you miss the wi

Ottawa'da Lesvos'u Özlerken - Bölüm 1

O yüzden bunu verimli bir döneme dönüştürmeye karar verdim. İçim kıpır kıpır, deniz kıpırtısız Bülent Ortaçgil'in söylediği gibi. Ottawa kocaman ve soğuk bir deniz. Dümdüz ve dalgasız, çok güzel bir deniz ama deniz ve ben ayrı düştük... O yüzden işte şimdi ben sıcak bir adadaki anılarımı anlatacağım sizlere. Orda gittiğim bir müzeyi ziyaret edeceğiz. Anılar müzesi, babası İzmir'den zorla göç etmek zorunda kalmış olan bir kadının hikayesini, babasına hasretini, babasının ülkesine hasretini ve kendisinin babasının hasretini yorumlayışıyla ilgili bir hikaye bu. Babalar ve kızlar arasındaki ilişki özeldir. Nasıl erkek çocuklar ile anneler arasındaki ilişki özelse... Nasıl anlarlarsa birbirlerini. Bir kitapta bir yazar der ki "Ben hep babalarını çok seven kadınları sevdim..." Ben de galiba hep annelerini çok seven adamları seviyorum. Sevmeyi bilen insanlar belki, belki benim gibi haddinden fazla duygusal ve toz kondurmaz. Bu yazı İngilizce fakat dikkat çekmek istediğim

Mine ile Yazımız

http://www.hurriyetdailynews.com/Default.aspx?pageID=449&nID=54068&NewsCatID=396 Mine olmasaydı benim asla yazamayacağım bir yazı... Bu arada çok güzel bir kitap öneri ve eleştiri sitesi: http://begenmeyenokumasin.blogspot.ca/

Satılık mıyız?

Bir gün bizim de bir fiyatımız olacak mı Satılacak mıyız dine Satılacak mıyız politikaya Satılacak mıyız rütbeye Ailemize ve çocuklarımıza Satılacak mı ruhumuz Delik deşik olacak mı anılar Bizim de bir fiyatımız olacak mı bir gün Bizi de satın alacaklar mı? Merak ediyorum sadece Her şey satılıksa          bir gün          geriye ne kalacak satılamayan?

Neden Göç?

Bu çok enteresan bir soru. E ne var yani insanlar burdan oraya gidiyorlar, bunun neyini çalışıyorsun? diyenini bile duydum. Bu bence garip bir soru ama cevap verilmesi gereken bir soru aynı zamanda. Nedense insanlar hep zayıf olanın yanında yer almak ister ama bir türlü rahatlarından vazgeçemezler ya. Bencil olduğumdan mıdır nedir, zayıfların yanında yer alıp aslında çok etliye sütlüye de bulaşmadığım için biraz da göç çalışıyorum. Aslında babaanne tarafım Bulgaristan göçmeni, 1. Dünya Savaşı'nın sonunda geliyorlar, dedelerimden biri Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşüyor. En yakın arkadaşım Selanik göçmeni, muhacir, idi. Sarışın ve yeşil gözlü idi. Onunla ikimiz en ön sırada oturduk 7 sene boyunca. Annesi Almanya'da büyümüştü, ev ekonomisi okumuş ve yine Selanik göçmeni olan fakat biraz geleneksel sayılabilecek bir kayınvalideye gelin gitmişti. Ağbimin en yakın arkadaşı olan Ömer Ağbi'nin babası bize her seferinde Almanya'dan kiloyla çikolata getirirdi, her çeşidinde