Bilim kadını olacağıma inanmadım çok fazla. Çok inanasım da yok çünkü batıl inançlarım vardır. Bıçağı elden ele vermem, kahve falına bazen inanırım, nazara inanırım ve kimi zaman kendi kendime değiştirebileceğim konularda dahi dua ederim. Hiçbir zaman aşırı pozitivist olmadım. Olmak da istemedim.
Ama bilim kadını olmak için bazı şeylerin olmazsa olmaz olduğuna inanıyorum. Yürek lazım bilim kadını olmak için. Çünkü bilim de birçok dal gibi erkekler tarafından yönetilen ve ele geçirilen bir alan. Hem de profesör X'ten harika bir referans mektubunuz yoksa işiniz zor. Hele İtalya'da bu işler referanssız yürümüyor. Her şey birinin sizin hakkınızdaki pozitif değerlendirmesine ve o birinin ne kadar tanınan ve bilinen biri olduğuna bakıyor.
Futbolcu değilsin ki attığın golleri değerlendirsinler.
Yürek istediği kadar aile desteği de istiyor. Aileniz sizi anlamazsa yandınız. Ailem olmasaydı bu noktaya gelemezdim bile... Her parasız ve işsiz kaldığımda bana yardım ettiler. Hiçbir zaman benden umudu kesmediler. Bana hep destek oldular, hakkımı aramam gerektiğini savundular.
Elimde kalan tüm değerleri aileme borçluyum, ve de yakın dostlarıma elbette.
Bilim kadını olmayı istedim ama olamadım. Olsun, denedim. Elimden geldiğince...
Kimbilir belki de bilim kadını yahut bilim adamı da İNSAN, insan olmak ve insan kalmak zorunda. Sonuçta da önemli olan insanlığını korumak, para kazanmak ve yaptıklarımızla alkış almak değil. Biz Hollywood sanatçıları değiliz. Bilim insanlarıyız.
O güzel günler (güzel günlerden kastım sigortalı ve düzgün kontratlarla çalışmak) gelse bile önemli olan politikanın dışında ve içinde, tüm bu hayat sıkıntıları ile haşrü neşr iken, o olduğunuz insan kalabilmek, renk değiştirmemek, çıkar için fikir değiştirmemek, altlarını ezmeden, üstlerini pofpoflamadan bir yerlere gelebilmek. Onurunu korumak. İşte bunlar ister bilim kadını ol ister ev kadını önemli şeyler. Bu prensiplerden ödün verildiğinde o kendine yalan söyleme kısmı başlıyor, hiç bitmemek üzere. Bir yalanın ömrü kısa olsa da yalanlar silsilesi insanın hayat biçimi haline gelebilir.
Bu yüzden belki de bir kere bile olsa kim olduğumuz ve nasıl bir insan haline geldiğimiz konusunda yalan söylememize gerek yok. Zaten bir yalanın içinde yaşıyoruz bu hayatta, bir yalan da kendi kendimize yaratırsak gerçeklik duygusu kaybolacak, ondan da kötüsü hayallerimiz kaybolacak. Kim olduğumuzu unuttuğumuzda neleri hayal ettiğimizi de unutacağız.
Çıkar için, para için ve yükselmek için kendimizi ezdirmemiz şart değil, hiçbir zaman da şart olmayacak. Hatta sistemin içinde onursuzca yer almak zorundaysak; kendimizi kaybetmektense sistem dışı kalıp Kafka okumak daha mantıklı.
not: Bu konuda daha felsefi yazmak isterdim ama şu an düz ayak gidiyorum. Tarzım biraz harbi oldu, kabadayı oldu, kusura kalmayın.
Eyvallah, diyip geçebilmek için biraz kan kırmızı olmakta fayda var.
Ama bilim kadını olmak için bazı şeylerin olmazsa olmaz olduğuna inanıyorum. Yürek lazım bilim kadını olmak için. Çünkü bilim de birçok dal gibi erkekler tarafından yönetilen ve ele geçirilen bir alan. Hem de profesör X'ten harika bir referans mektubunuz yoksa işiniz zor. Hele İtalya'da bu işler referanssız yürümüyor. Her şey birinin sizin hakkınızdaki pozitif değerlendirmesine ve o birinin ne kadar tanınan ve bilinen biri olduğuna bakıyor.
Futbolcu değilsin ki attığın golleri değerlendirsinler.
Yürek istediği kadar aile desteği de istiyor. Aileniz sizi anlamazsa yandınız. Ailem olmasaydı bu noktaya gelemezdim bile... Her parasız ve işsiz kaldığımda bana yardım ettiler. Hiçbir zaman benden umudu kesmediler. Bana hep destek oldular, hakkımı aramam gerektiğini savundular.
Elimde kalan tüm değerleri aileme borçluyum, ve de yakın dostlarıma elbette.
Bilim kadını olmayı istedim ama olamadım. Olsun, denedim. Elimden geldiğince...
Kimbilir belki de bilim kadını yahut bilim adamı da İNSAN, insan olmak ve insan kalmak zorunda. Sonuçta da önemli olan insanlığını korumak, para kazanmak ve yaptıklarımızla alkış almak değil. Biz Hollywood sanatçıları değiliz. Bilim insanlarıyız.
O güzel günler (güzel günlerden kastım sigortalı ve düzgün kontratlarla çalışmak) gelse bile önemli olan politikanın dışında ve içinde, tüm bu hayat sıkıntıları ile haşrü neşr iken, o olduğunuz insan kalabilmek, renk değiştirmemek, çıkar için fikir değiştirmemek, altlarını ezmeden, üstlerini pofpoflamadan bir yerlere gelebilmek. Onurunu korumak. İşte bunlar ister bilim kadını ol ister ev kadını önemli şeyler. Bu prensiplerden ödün verildiğinde o kendine yalan söyleme kısmı başlıyor, hiç bitmemek üzere. Bir yalanın ömrü kısa olsa da yalanlar silsilesi insanın hayat biçimi haline gelebilir.
Bu yüzden belki de bir kere bile olsa kim olduğumuz ve nasıl bir insan haline geldiğimiz konusunda yalan söylememize gerek yok. Zaten bir yalanın içinde yaşıyoruz bu hayatta, bir yalan da kendi kendimize yaratırsak gerçeklik duygusu kaybolacak, ondan da kötüsü hayallerimiz kaybolacak. Kim olduğumuzu unuttuğumuzda neleri hayal ettiğimizi de unutacağız.
Çıkar için, para için ve yükselmek için kendimizi ezdirmemiz şart değil, hiçbir zaman da şart olmayacak. Hatta sistemin içinde onursuzca yer almak zorundaysak; kendimizi kaybetmektense sistem dışı kalıp Kafka okumak daha mantıklı.
not: Bu konuda daha felsefi yazmak isterdim ama şu an düz ayak gidiyorum. Tarzım biraz harbi oldu, kabadayı oldu, kusura kalmayın.
Eyvallah, diyip geçebilmek için biraz kan kırmızı olmakta fayda var.
Yorumlar
Yorum Gönder