Zaman nasıl hızlı geçiyor
Bazen şaşırıyorum.
30 gün olmuş. Bugün için bomboştu. Kaldırımdaki plastik bir bardak gibi boş hissettim kendimi. Ordan oraya savrulan. Hani Tanrılar kapris yapar da biz de ordan oraya savruluruz. Onun gibi bir şey işte. Ne olduğunu ben de pek anlamadım ama birden tüm hayat böyle mi geçecek dedim kendi kendime. Birden kendi kendimin bir hayali oldum. Gerçeğimi kaybettim ve kendimi yürümeye verdim. Her gün en az 11.000 adım. Ayaklarım şişene kadar, kemiklerim canımı yakana kadar. Yoruluncaya kadar. Yürümek ve yürümek. Sıcaklar vurdu doğru ama yine de yürümek.
Ne kadar garip bir şey insanlar anne babalarını kaybedince sanki vücutlarından ve kalplerinden birer parça kopmuş gibi oluyor.
Chopin dinlemek isterseniz diye bu linki buraya koyuyorum. Gerçekten güzel bir derleme ... ben genelde geceleri dinliyorum. Aslında çok fazla banal şey dinlediğim ve burçlara ve gezegenlerin hareketlerine merak saldığım da bir gerçek. Ama bir insan olarak zayıflıklarımı kabul edeli uzun yıllar oldu. Kendime karşı pek savaşmıyorum artık.
Ne diyordum, kendimi bomboş hissediyordum. İçimde bir acı, gözümde bir uyku, bir yorgunluk vardı. Daha bitirilmemiş işleri vardı, işlerimiz vardı, işlerim vardı. Daha güzel zamanlarımız olacaktı. Fizik de önemliymiş canım kim demiş önemli değil diye? Bir insanın fiziksel ve sessel olarak yanında olması.
Çok ilginç bir şey söyledim geçenlerde. Belki ruhsuzca. İnsan hiç annesinin sesini unutur mu? 12 sene olmuş, annemin sesini unuttum diye düşündüm. Halbuki annemin yüzünü asla unutamam. Sesini sonra hatırladım, ama daha çok şarkı söylerken hatırladım açıkçası. Bir ses duyulmaya duyulmaya unutulur mu? İnsan nasıl bu kadar nankör olabilir annesinin sesini unutabilir diye kızdım kendime. Sonra babamın sesini düşündüm. Son gününe kadar güzel ve derin ve tok bir ses. Beni rahatlatan bu ses. Yok artık. Her zaman güven veren bir ses, ne diyeceğini asla bilemeyeceğim, bazen eleştirel, hep geleceğe dönük, doğru soruları soran, doğru kelimeleri kullanan, ve kibarca ısrarcı sesi ve hali. Ne kadar özlendiğini bilir mi? Belki diyordur şimdi üzüleceğine bana dua et... Akşamlarımı ağlamaya ayırdım. Her akşam ağlamıyorum ama bazen içimi sıkan ve burkan bir hüzün oluyor. O zaman işte ağlayasım geliyor. Halbuki içi boşaltılmış kelimeler gibi hissediyorum kendimi. Kimsesiz hissetmiyorum hayır, annem öldüğünde kendimi kimsesiz hissetmiştim. Annem öldüğünde kendime daha çok acımıştım. Şimdi kendime acımıyorum ama derin bir boşluk var.
Bugün düşündüm de öteki tarafta ölen kedilerimizle de buluşacaklar. Carmen, Carlos, Rotonda hepsi orda olacak. Annemle babam ne çok severdi Carmen'i. Belki onu görme fırsatları olacak. Ne mutlu eğer birliktelerse. İşte bu güzel bir avuntu olur.
Babam gittiğinden beri rüyama girmedi. Ablam görmüş rüyasında oysaki.
Annem ise hemen birinci haftada yanıma gelmişti.
Annem hep hareketliydi... Babamın da geleceğini umuyorum. Belki de hala öldüğüne inanmak istemiyorum.
Yıllar önce yıllar yıllar önce babamın öldüğünü görmüştüm rüyamda ve ağlayarak uyanmıştım, sonra babamı bulup ona sarılmıştım. Ağlamaya devam etmiştim. Bir yazdı. Bu babam düştükten ve iyileştikten sonra olduğuna göre önceki korkularımın tekrar su yüzüne çıkışıydı büyük ihtimalle bu rüya.
Annemin öleceğini ise hiç düşünemezdim. O hep olacaktı.
Hep varlar, herkes öyle diyor. Hala varlar, hala ordalar. Onlardan bir parça da bizde.
Ama aslında yoklar ve aslında biz onlardan çok farklıyız birçok yönden.
Fakat hem varlar hem yoklar. Bir varmış bir yokmuş işte.
Bir de insan varolduğunu hissetse ve içindeki boşluğu giderse, o zaman da onların yerini başka şeylerle doldurmaktan korkar... Çünkü dolmasın yerleri zaten, o boşluk hep olsun ve kalsın. O boşluk bana varlıklarını ve gidişlerini hatırlatsın. Onları her gün hatırlamak istiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder