Ana içeriğe atla

hamilelik gastriti

 Çok ciddi bir gastrit geçirdim, bu yüzden de üç gün kadar resim derslerine devam edemedim. Pek bir şey yapamadım açıkçası... maalesef işimden gücümden de geri kaldım. Bir gün yatakta full yattım tüm eklemlerim ağrıdı, ateşim çıktı, yediğimi çıkardım derken ikinci gün yine yorgun argın bir şey yiyemeden, çünkü iştah yok, bir yarım muz bir elma, onu da maalesef mide kabul etmedi. Artık ikinci günün sonunda hastaneye gittik. Epigastraglia, midenin üst kısmında ağrı, demekmiş. Zaten mideye bir taş oturmuş gibi, hani sanki bağrıma taş basarım yerine, birisine mideme taş oturturum, demek gibi bir şey. Nasıl bir ağrı, asit, yanma, korkunçtu. Bebişin de kafası biraz sağda yukardaymış o da baskı yaparmış. Üç günde üç kilo kaybettim, hepsi su tabii ki... iştahsızlık ve hiçbir şey yiyememek ne kadar garipmiş. 

Yalnız bunu sanırım midemi kendi kendime aşındırmama da bağlıyorum, pizza, dondurma, kola üçlüsü en son yediğim şeylerdi. Pizzada balık da vardı. Sanırım zehirlendim, yahut zaten asitlenen, küçülen ve baskılanan mideyi daha da zorladım. Zanndersem bunun sorumlusu benim. Fakat bu kadar kötü olacağını bilseydim o dondurmayı kaşıklar mıydım hiç. 

Neyseki bebiş iyi durumdaydı ben değildim. Doktor ilaç verdi mide için, şurup verdi, bir de suda eriyen bir karışım. Kendime geldim son iki gündür... Fakat o üç günü asla unutmayacağım. 

Şimdi biraz portre çalışmam lazım, suluboya ile uğraşmam şart, bir şeyler çizmem lazım. Sonrasında biraz günlük yazayım diyorum, garip rüyalar gördüm sonra onları unuttum ama bazıları çok ilginç hala bazı detayları hatırlamaktayım. 

10 gün boyunca diyet yapılacak, yağlı yok, soslu yok, kızartma yok, aşırı tatlı aşırı tuzlu aşırı vs. yok. Sade makarna, lapa pirinç, patates haşlanmış, bol su. Çünkü su kaybı çok yoğun oldu. Uğraşacağız bakalım. 

Küçükken ben hastalanınca annem bana lapa pilav yapardı bir severdim bir severdim, normal pilavdan çok severdim. Bakılmayı mı severdim pilavı mı bilmem ama... o lapa pilavı yemek bir hoşuma giderdi hem sulu hem tuzlu bana iyi gelirdi. Annelerin yaptığı yemekler ne olursa olsun çocuklara iyi gelir. Ne de olsa onu yiyeyerek büyüyorlar, annenin yediği şeylerin tatlarına alışıyorlar yaramazlar. Benim yaramazın yavaş yavaş pozisyon değiştirmesi lazım ama pek niyeti yok gibi, bekliyoruz bakalım. 

Tüm işlerimden geri kaldım, o kadar zorlanıyorum ki çalışmakta ve işe dönmekte, yarına kadar biraz daha bekleme ve dinlenmedeyim ama sonrasında bir iki hafta dinlenemem sonra zaten iznim başlar nisan sonunda artık kafamı yastığa koyar güzel filmler izlerim izleyebilirsem, bitirmem gereken kitapları bitiririm bitirebilirsem. İlk altı aydaki verimlilik son üç ayda pek kalmıyormuş onu görmüş oldum. Sonumuz hayır ola. 

Şimdi Ramazan, benim benden daha Müslüman olan midem her Ramazanda bir tekleyiverir, bunu da biraz da olsa dindarlığına bağlıyorum kendisinin. Ama deseniz ki alkol mu aldın, ne alkolu, kola kola iki yudum kola içtim içmez olaydım. Kimseye tavsiye etmem, yemenize içmenize ve beslenmenize dikkat edin anneler, mideniz hassas oluyor son dönemlerde her şeyi yemeyin. Eğer güçlü bir mideniz yoksa benimki gibi sonra uykusuz geceler, banyoda garip sesler çıkarmalar, hastalıklar, yataklar sizi bekler. Dikkat edin, kıymetinizi bilin. O kadar, başka da diyeceğim yok.

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s