Uzun bir aradan sonra tekrar yazabiliyorum.
Rahmetli anneciğim böyle derdi, seni dokuz ay karnımda taşıdım. Aslında taşımak en zevkli iş, tabii dokuz ay boyunca kusmuyorsanız. Ben sadece ilk üç ay sorun yaşadım bir de son aylarda bir hastalandım birkaç gün ama aslında doğum ve bekleyiş çok zevkliydi. Asıl zor olan final imiş... Helal olsun annelerimize.
İnsan yorgun olunca yazmakta zorlandığı gibi tüm vaktini bilgisayarın karşısında geçirmek de istemiyor.
Ben ve bebek çok haşrü neşir olduğumuzdan ve ben doğurmadan önce dananın kuyruğunu koparacak kadar çalıştığımdan şimdi hem çalışmakta hem de bu sıcakta bir şeyler yazmakta zorlanıyorum.
Zannederdim ki bebekle beraber hikaye yazarım, resim yaparım ve kitap okurum. Üç buçuk ay geçti hiçbiri mümkün görünmüyor.
Doğum çok zor oldu, tam 32 saat suyumun gelmesiyle oğlumun gelmesi arasındaki zaman. 18 Mayıs’ta akşam 19.10 suları suyum geldi. Hastaneye aldılar, 19 Mayıs’ta gelir diye bekledik ama gece geçti, bir baktım saat 2.10 olmuş artık doğurayım dedim. Dolayısıyla 20 Mayıs'ta gelmiş oldu. Iggh diye bir ses çıktı bebekten son ıkınmayla beraber. Artık kafasının çıktığını hissettim! Bir oh dedim.
Sonra bir sessizlik oldu, bir kedi gibi doğurdum oğlanı, masaya aldılar, oğlan çıktı hemen üstüme koydular. Dedim ki ‘ölü mi?’ çünkü masmaviydi, mosmordu sesi çıkmıyordu, çok ağırdı, öyle üstüme yıkıldı, sonra hemen uzmanlar aldılar bebeği birkaç manevra yaptılar, ağlama sesi duyduk ve fakat benim altım dikilirken ben başka hiçbir şey duymuyordum. Sadece onun ağlama sesini bekliyordum. Onun ağlama sesiyle benim de gözlerimden yaşlar boşandı. Altıma kaç dikiş atıldı, ben kimdim, ne için doğmuştum, annem babam ölmüş müydü, gelecek neydi, geçmiş neydi bilemedim. Bilmek de istemedim. Tek istediğim şey onun yaşadığını bilmekti. Onu bilmek de bana yetti. Artık hayal dünyasında gibiydim. Fakat bir noktada herkes gidiyor, sen bebekle yalnız kalıyorsun. İkimiz de doğumdan yorgun uyuduk. En başta gelen sütü içti kendisi. Sonra üçüncü gün tabii hala uykusuzuz, gerçek süt geliverdi. Gelmesiyle beraber bizimkinin bana yapışması ve hiç uyumaması aynı zaman dilimine denk geliyor, beş gün hastanede kaldık. Çok kan kaybetmişim, zaten kansızlık vardı, kansızlık arttı, demir takviyesi yaptılar. Seni erken bırakamayız dediler. 23’ünde beni bıraktılar sonunda. Ben artık zaten eve gitmek istiyordum.
Hastanede çok ilgileniyorlar, ama yemeklerde ziyaretçi geliyor yemek yediğimi bile anlamıyorum. Covid yüzünden o saatte ziyaretçi alıyorlar. Ziyaretçi ile mi konuşacaksın yoksa yemek mi yiyeceksin anlaşılmıyor. Açım yorgunum uykusuzum, odayı başkasıyla paylaşıyorum. O kızcağız da doğurdu, ona geliyor bir hemşire bana geliyor başkası, pediatrlar ve psikologlar, kan tahlili isteyen hemşireler, demir yükleyen hemşireler, emzirme uzmanları, artık vajinan ile dost olmuş insanlar, yüzlerine bakıyorsun... bir sürü kadın. Gece gündüz, kahvaltıyı getirenler, temizlik yapanlar, çarşafları değiştirenler, bebek bezi getirenler, bir yandan akşam yemeğini getirenler, su getirenler, öğle yemeği getirenler vs. Derken insan hiç uyuyamıyor dinlenemiyor.
Bebiş de zaten sık sık acıkıyor, sık sık çiş yapıyor. Onunla iyice yapışığız, ona bakmak en güzel şey, onu beslemek en güzel şey ama nasıl yorgunum, öyle böyle değil. Eve döndüm derken bir yandan düzenimizi kuruyoruz, tabii gece uyanmaları.
Bebek bir aylıkken Covid olduk. Bu arada neyseki ablam var yanımda, bana yemek yaptı, sütlaç yaptı, eve yemek taşıdı sağolsun. Etti balıktı derken sütüm normal bir seviyede seyretmeye başladı, ben gözümü açmaya başladım. Ama tabii hala yorgunum. Hafızamda sorunlar var, birçok şeyi hatırlamıyorum. Gerçekten hatırlamıyorum, yakın zamanda olanları da, bir daha çalışamazmışım gibi geliyor. Bir daha uyuyamazmışım gibi geliyor. Zaman öyle geçiyor. Arayanlar soranlar ilgilenenler, tebrik edenler, insan şımarıyor ama daha tadını çıkaramıyor.
not: devam edecek... doğum sonrası dönemde nasıl toparladım onu da anlatacağım...
Yorumlar
Yorum Gönder