Bu şehirle ilgili çok fazla söyleyebileceğim bir şey yok. Caddelerin güzelliği, düzenliliği, temizliği, her şeyin insanın elinin altında olması, üniversitenin harika bir yerde konumlanmış olması... insanı cezbediyor. İlk gün karanlık ve yağmurlu gelen bu şehrin aslında insana ilham veren de bir havası var. Her ne kadar Oslo kadar gelişmiş, İtalya kadar sıcakkanlı olmasa da, entelektüellerin buluşma noktası olabilecek yegane şehirlerden. Zürih Üniversitesi'nin ortamı çok güzel, ETH Zürih binasındaki heykellerin de güzelliği tartışılmaz. Pergamon Anıtı'nın taklitleri Zürih Üniversitesi'ndeki giriş katındaki masaların baktığı duvarları süslüyor. Güzel bir mimari, açık bir toplanma ve tartışma alanı yaratılmış sanki. Şehir karamsar gibi biraz, ama Lucca da öyle... Bir sabah hava çok güzeldi ve evlere düşen ışığa, gökyüzüne ve havanın temizliğine hayran kaldım. Fakat en son gün maalesef yine kapalı bir hava vardı. Bu şehir de Ankara gibi, yalnız yaşamak zor olsa gerek.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu Kırkı geçerse ateş çağrırlar İstanbul'a Bi' helallaşmak ister elbet di mi oğluyla Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu Oh dedim göğsüne gömdüm burnumu Can Yücel