Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Korku ve Korkusuzluk Üzerine

14 Şubat'ın adı kana bulandı. Belki de yaşadığımız o toz pembe ve yalan dolu dünyada gözlerimizin bir kere daha açılmış olması maalesef Özgecan'ın ölümüyle gerçekleşti. Erkeklerden korkmaya başladık, onlara kuşkuyla bakmaya başladık. Facebook'ta yaptığımız yorumlara katılan erkeklerin yurtdışı görmüş olanlar olması ayrıca bizi bir kere daha ürküttü ve düşündürdü. Biz nerde ve nasıl bir akıl tutulmasında ve nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Canım annemin 'kızım mini etek giy' dediği Kayseri zamanları daha da mı gerilerde kaldı? On beş senede ülke böyle mi değişti? Ne hale geldik, nasıl bir hayat sürüyoruz? Biz nasıl adamlarla aynı toprakları paylaşıyoruz? İşte bu sorular kafamıza üşüşürken, soğukkanlı düşünmek gerçekten de zorlaştı. Soğukkanlı düşünemiyor insan çünkü failin söylediği şeyler akıl alır gibi değil. Kesmek, tecavüz etmek, öldürmek, bıçaklamak, yakmak... nasıl insanlar bunlar? Benim kızım olsaydı Özge, eğer benim yavrum olsaydı, kızkardeşim olsaydı, ben ne y

Lucca and other cities or Other cities and Lucca

Every time I come to this city I am amazed at how many memories have been collected here, how much time was spent working, thinking, drinking and loving. Whenever I come here I think about how much laughter I had with friends, of all the nights we spent walking back from bars making stupid jokes, how many days we spent walking on the walls, talking about everything: life, politics, love, relationships, IMT.  Somehow it is easy to work here; it is silent and it is magical, in a way. But if you stay in Lucca for too long you forget that there is an outer world and what happens is that as soon as you get into the outer world, you realize that there are more inspiring things than this city. There are certainly less claustrophobic cities than Lucca. One cannot breathe as comfortably as one does in Istanbul, especially getting out of the plane and smelling the air of Istanbul, that air of liberation, that air of salvation, the smell of home even though my real home is Kayseri. As I sai

30 Olmak ve Daha Fazlasi

http://www.youtube.com/watch?v=9YteXsPt6sM Nina Simone, siirler ve romantik cagrisimlar, bunlari bir kenara birakmali insan akillica bir is yapmasi gerekiyorsa... Sometimes you love a person with all his anxieties and neurosis And you dedicate things to him knowing that it might be endless Sometimes you love so much you do not think about what you really want And maybe that is the time that you should stop but stopping is not possible for a heart which knows how to tear itself apart and so like a self-suicidal it will explode in and out and there will be only blood blood on the floor, on the roof, on the walls and it is the blood of the one that knows nothing else but to tear herself apart that does not know anymore what she really wants Biraz canim sikildigi zaman boyle seyler yaziyorum. Elbette cok da ic acici siirler degil bunlar. Ama yine de beynim dusunmeyi durduramadiginda ben yazarim, cunku o dusunceleri kagida dokmekten baska bir care kalmamistir artik. 30 yasima

Nightmares

When it's dark it is utter dark When it's light it is shiny and warm When it's down death is near When it's up revival comes Never far from a cry Never far from a smile With that there was stability Clarity of the inside Streetlights outside Vivid lives in Istanbul Dullness in Kayseri evenings Fears, drunkenness Not being able to look into one's eyes Rebelliousness, jealousy, passion Loss, depression, happiness Overwhelming is this life Overburdening all these emotions Yet some are powerful in the battlefield Some cannot swim in still water Some can only handle the waves Some always get bored in calm waters Like a fish not knowing the ocean I have been drowning in a spoonful of water. 19 October 2014 - Brighton

Sanallıkta Var Olup Gerçekte Eriyip Yok Olmak

Bugün bir fikir geldi aklıma ki bu herkesin aklına gelmiş olan bir fikir ve eminim üzerine birçok şey de yazılmıştır.  Kendimizi nasıl var ettiğimizi düşünmeye başladım.  Şunu anladım ki kendimiz (bir varlık ve bütünlük içeren ruh-beden bütünü olarak) sınırılı varlıklarız. Kendimizi var edeceğimiz alanlar da sonsuz olmakla beraber sınırlılar. Freud'a göre üç tane algı vardır: Ben kendimi nasıl algılıyorum? Başkaları beni nasıl algılıyor? Benim asıl olan halim... Benim öz'üm. Facebook, twitter ve bunun benzeri siteler daha çok beni başkalarının nasıl algıladıklarıyla ilgili, aslında facebook köy'e geri dönüşü sağlıyor. Her ne kadar şehir tartışmaları da olsa, her yiğit meydanda bir kere boy göstermek, her hatun bir kahve yapıp bakın bu da yaptığım kahve, bakın bunlar da marifetlerim diye sergilemek istiyor. Orda var olmak insanın diğer yönlerde var olmasını sınırlıyor, çünkü bunun getirdiği çabuk ve geçici doyum hep tadımlık olduğundan ben bu ego tatminini yeterli bul

The Victim

Whatever has happened She played the victim and whatever has happened She cried 16th-century lonely woman illness They said They were damn right a human soul is the beginning of healing so she stopped crying and started flying. Brighton ps. Zaytung haberinin de bende böyle bir etkisi olmuş olmalı: http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=224775