Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Müptelâ

Başarısız olan hikayelerimi burda yayınlıyorum.  Müptelâ (yayın hakları bana aittir) Onunla ilgili her şeyi biliyordum. Yaşını, boyunu posunu, gözlerinin rengini, arkadaşlarını, akrabalarını, nerde çalıştığını, ne yaptığını, hobilerini, en sevdiği kitapları, saçlarını kaç defa boyattığını, eski erkek arkadaşlarını, eski arkadaşlarını, yeni arkadaşlarını, onu sevenleri, sevmeyenleri, mutsuzken verdiği pozları, mutluyken verdiği pozları, nasıl giyinmeyi sevdiğini, hangi hediyeleri beklediğini, hangi zaman diliminde yaşamak istediğini, en sevdiği film karakterlerini, en sevdiği şarkıları ve şiirleri… her şeyi ama her şeyi. Gel gör ki onunla baş başa kaldığımızda o telefonundan paylaşım yapmayı tercih ediyor yüzüme bile bakmıyordu. Oysa ben ona bir şiir yazmıştım: Twitter’daki paylaşımlarını takip ediyorum Nazım’ı seviyorsun biliyorum E-book’ta aynı kitapları okumuşuz Facebook’ta aynı mekanlarda bulunmuşuz Gözlerin bir deniz gibi engin

Zincirler ve Filmler

Basılmayan hikayelerimi burada yayınlıyorum.  Zincirler ve Filmler (yayın hakları bana aittir)  Neye inandıysam ona boyun eğdim. Bir kadın olarak öncelikle anneme, kardeşlerime, sonra sevdiğim insana... Onlara hizmet ettim. 10 çocuğun en büyüğü olmanın verdiği bir zincir var bende, görünmez bir zincir ki atmak zor. Marx diyordu zincirlerinizden kurtulun diye, ne mümkün, zincir dediğin şey düzen, zincir dediğin şey nizam, zincir dediğin şey kontrol, zincir dediğin şey senin içine işlemişse ondan kurtulmak ne mümkün! Kimisi elmas zincirler ister kimisi altın. Kimisi gümüş ister kimisi metal. Ben hepsini taktım boynuma. Zengin bir kocam vardı günümü gün ettim. Hayatımı ancak böyle kurtarabildim. Bizim şehrimiz küçük bir şehirdir. Zenginler ya güzellerle evlenirler ya da zenginlerle. Para parayı çeker derler ya. Bir de para güzelliği çeker, çekmez de koparıp alır. Ama güzelin talihi değişmez. Benim de talihim pek değişti denemez. Mehmet ile evlenişim de böyle işte. Kendis

Kilim

Annem hastalanmadan bir sene önce, ki ben o sırada Koç Üniversitesi'nin bize verdiği öğrenci evlerinden birinde kalıyordum. Tabii ki ev arkadaşlarımız vardı, dört ya da beş kişiydik ama kendi odamız vardı. Odam küçüktü ama her şeyi yerindeydi, çalışma masası, dolabı, yatağı... Oraya taşınışımı dün gibi hatırlıyorum. Annem bana sordu, nasıl bir kilim istersin, odanın ölçülerini ver, dedi ve bana bir kilim gönderdi. Şimdi diyeceksiniz, Şah ne alakası var şimdi kilim kilim diye tutturdun. Ben o kilimi kaybettim. Nasıl kaybedersin? Kocaman şey? Kaybettim çünkü yurtdışına gittim geldim, o arada doktoraya başladım İtalya'da, derken kilimi kaybettim. Hala içimde uhdedir. Evde bir yerdedir diye umuyorum. Annemin bana ısrarla kilim göndermesi benim için paha biçilmez bir şeydi. İnsanı en çok annesi düşünür, kardeşleri de düşünür elbet ama anneninki daha hesapsız kitapsız bir sevgidir. Buna çok defa hayatımda şahit oldum. Asla da psikologlara şikayet edemem, annem bana ilgi göstermedi,

Bookmarks out of failed paintings (başarısız resimlerden kesilen kitap ayraçları)

Burda eksik olan çiçeği kurtaramadım, o yüzden de bu resim o kadar iyi gitmedi. Sonrasında kesip kitap aralığı yaptım, ne de olsa kitap aralığına herkesin ihtiyacı vardır, neden olmasın? Her şeye olumlu tarafından bakmak lazım, tamamen olumsuz gidişata rağmen, desem de bunlar kafa dağıtmak için üretilen şeyler... 

hatalar, düzeltmeler ve düzeltememeler

görüldüğü üzere resmi keserek koymak zorunda kaldım çünkü aslında bir düzen oluşturması gerekirken resmin bazı kısımları halloldu ben de makasla değil kamera ile kötü olan yerleri gözden ırak gönülden ırak kıldım.  beyaz alanlar olmadan suluboya bir şeye benzemiyor keşke bunu daha önce öğrenseydim

Çerçeve

böyle olur böyle de olur 

Bahar

Biz baharı göremesek de tadamasak da onu kağıdımızda getirir, o renklere bakar baharı hissederiz.