Annem hastalanmadan bir sene önce, ki ben o sırada Koç Üniversitesi'nin bize verdiği öğrenci evlerinden birinde kalıyordum. Tabii ki ev arkadaşlarımız vardı, dört ya da beş kişiydik ama kendi odamız vardı. Odam küçüktü ama her şeyi yerindeydi, çalışma masası, dolabı, yatağı... Oraya taşınışımı dün gibi hatırlıyorum. Annem bana sordu, nasıl bir kilim istersin, odanın ölçülerini ver, dedi ve bana bir kilim gönderdi. Şimdi diyeceksiniz, Şah ne alakası var şimdi kilim kilim diye tutturdun. Ben o kilimi kaybettim. Nasıl kaybedersin? Kocaman şey? Kaybettim çünkü yurtdışına gittim geldim, o arada doktoraya başladım İtalya'da, derken kilimi kaybettim. Hala içimde uhdedir. Evde bir yerdedir diye umuyorum. Annemin bana ısrarla kilim göndermesi benim için paha biçilmez bir şeydi. İnsanı en çok annesi düşünür, kardeşleri de düşünür elbet ama anneninki daha hesapsız kitapsız bir sevgidir. Buna çok defa hayatımda şahit oldum. Asla da psikologlara şikayet edemem, annem bana ilgi göstermedi, diye. İnsanın annesinin olması gibi büyük bir destek olamaz hayatında.
Çocukluk albümümden bazı resimleri seçtim. Onu nereye gidersem gideyim yanımda taşırım. Annemin resmine baktıkça onun kırk küsur yaşındayken ne kadar iyi görünüyor olduğuna hala şaşar kalırım. Ben şimdiden beyaz saçlı, göz torbalı bir hatun oldum çıktım. O ise ben üç dört yaşındayken bile hem zayıf hem de tazecik duruyor.
Lafı değiştirmeyeyim. Aklıma neden o kilim geldi. Çünkü bu haberi gördüm. 78 yaşındaki İhsan Bey çocuklarını kilim yaparak büyütmüş. Altı çocuk hem de. On bir de torunu varmış. Ben kilimleri çok severim, çünkü blogdan da anlayacağınız üzere renklere ayrı bir tutkum var, sade olmayı ve sade giyinmeyi pek bilmem (siyahın yeri herkesin kalbinde ayrıdır). Bu haber bir de bana şunu hatırlattı: çocukken şöyle bir türkü vardı Fatih Kısaparmak'ın, hatırlarsınız. Biraz arabesk de olsa bu türkünün sözlerini ezbere bildiğimi hatırlıyorum.
Kilim kalbin aynasıdır
Gönlün sesidir
Her nakışı bir duygunun ifadesidir
Kilim sevgiliye çağrı aşka davettir
Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir
İhsan Bey kilime kimsenin ilgi duymadığını söylüyor, bu haberde. Ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. İnsanın aldığı o yapay halılar ne temizleniyor, ne de kilimin verdiği duyguyu veriyor. El ile yapılan halılar ve kilimler her şeyden kıymetli. Eğer haberdeki fotoğraftaki kilimlerin renklerine bakarsanız, renk uyumunun ne kadar güzel olduğunu fark edeceksiniz. Ve şöyle diyeceksiniz: neden kimse istemesin ki bu kilimleri?
Oynamayan gelin yerim dar dermiş. İhsan Bey 10 metre karede yapmış kilimlerini. Demek ki bizim koca odalara sığmayışımız bir yalan.
Artık kendimize yalan söylemeyelim sanat yapalım, desem de bu yazıyı yazmaktaki amacım bunu söylemek değildi. İki amacım vardı, annemin bana kilimi ısrarla gönderişini ölene kadar unutmayacağım, o kilimi kaybedişimi de. Asıl amacım ise şunun altını çizmekti: İhsan Amca'nın el sanatıyla teknolojik güzellikleri birleştiren bir platform kurulsa güzel olmaz mı? Ustaların ve sanatçıların yaptıkları el emeği göz nuru şeyleri yeni nesillere geçirecek, bunlardan faydalandıracak ve el sanatlarını hor görmeyecek bir online platform kurulsa ve gençler teknolojik tecrübelerini yaşlı sanatçılara da yansıtsalar? Onların da teknolojiden faydalanmasını sağlasalar...
Benim maalesef böyle bir altyapıyı kurmak için yeterince teknik bilgim yok. Fakat birçok bilginin yok olduğunu hissediyorum. İnternette kısıtlı bilgiyle haşr-ü neşr oluyoruz. Her şey kontrol ediliyor fakat sanat kontrol edemediğimiz, bilmediğimiz ve keşfedemediğimiz sanatçılarda yok oluyor. Kilime bakmak yetmez onu görmek gerekir. Şu hayatta neleri kaybettiğimizi de anlamak için de şu günlerde teknolojiyi kullanamayan yaşlı sanatçıların tecrübelerinden neleri kaybettiğimizi fark edip üzülmemek elde değil.
Çocukluk albümümden bazı resimleri seçtim. Onu nereye gidersem gideyim yanımda taşırım. Annemin resmine baktıkça onun kırk küsur yaşındayken ne kadar iyi görünüyor olduğuna hala şaşar kalırım. Ben şimdiden beyaz saçlı, göz torbalı bir hatun oldum çıktım. O ise ben üç dört yaşındayken bile hem zayıf hem de tazecik duruyor.
Lafı değiştirmeyeyim. Aklıma neden o kilim geldi. Çünkü bu haberi gördüm. 78 yaşındaki İhsan Bey çocuklarını kilim yaparak büyütmüş. Altı çocuk hem de. On bir de torunu varmış. Ben kilimleri çok severim, çünkü blogdan da anlayacağınız üzere renklere ayrı bir tutkum var, sade olmayı ve sade giyinmeyi pek bilmem (siyahın yeri herkesin kalbinde ayrıdır). Bu haber bir de bana şunu hatırlattı: çocukken şöyle bir türkü vardı Fatih Kısaparmak'ın, hatırlarsınız. Biraz arabesk de olsa bu türkünün sözlerini ezbere bildiğimi hatırlıyorum.
Kilim kalbin aynasıdır
Gönlün sesidir
Her nakışı bir duygunun ifadesidir
Kilim sevgiliye çağrı aşka davettir
Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir
İhsan Bey kilime kimsenin ilgi duymadığını söylüyor, bu haberde. Ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. İnsanın aldığı o yapay halılar ne temizleniyor, ne de kilimin verdiği duyguyu veriyor. El ile yapılan halılar ve kilimler her şeyden kıymetli. Eğer haberdeki fotoğraftaki kilimlerin renklerine bakarsanız, renk uyumunun ne kadar güzel olduğunu fark edeceksiniz. Ve şöyle diyeceksiniz: neden kimse istemesin ki bu kilimleri?
Oynamayan gelin yerim dar dermiş. İhsan Bey 10 metre karede yapmış kilimlerini. Demek ki bizim koca odalara sığmayışımız bir yalan.
Artık kendimize yalan söylemeyelim sanat yapalım, desem de bu yazıyı yazmaktaki amacım bunu söylemek değildi. İki amacım vardı, annemin bana kilimi ısrarla gönderişini ölene kadar unutmayacağım, o kilimi kaybedişimi de. Asıl amacım ise şunun altını çizmekti: İhsan Amca'nın el sanatıyla teknolojik güzellikleri birleştiren bir platform kurulsa güzel olmaz mı? Ustaların ve sanatçıların yaptıkları el emeği göz nuru şeyleri yeni nesillere geçirecek, bunlardan faydalandıracak ve el sanatlarını hor görmeyecek bir online platform kurulsa ve gençler teknolojik tecrübelerini yaşlı sanatçılara da yansıtsalar? Onların da teknolojiden faydalanmasını sağlasalar...
Benim maalesef böyle bir altyapıyı kurmak için yeterince teknik bilgim yok. Fakat birçok bilginin yok olduğunu hissediyorum. İnternette kısıtlı bilgiyle haşr-ü neşr oluyoruz. Her şey kontrol ediliyor fakat sanat kontrol edemediğimiz, bilmediğimiz ve keşfedemediğimiz sanatçılarda yok oluyor. Kilime bakmak yetmez onu görmek gerekir. Şu hayatta neleri kaybettiğimizi de anlamak için de şu günlerde teknolojiyi kullanamayan yaşlı sanatçıların tecrübelerinden neleri kaybettiğimizi fark edip üzülmemek elde değil.
Yorumlar
Yorum Gönder