Ana içeriğe atla

Kendini gerçekleştirmek

Kendini gerçekleştirmek.
Kendini gerçekleştirmek nedir acaba? Bir sürü kitap okumak, bir sürü resim yapmak, ünlü bir insan olmak, televizyona çıkmak, insanlar tarafından sevilmek. Neydi insanı ünlü bir insan yapan? Neydi insanı kendini gerçekleştirmiş bir insan yapan?

Ona öyle demişti. Henüz kendini gerçekleştiremeden çocuk sahibi olamazsın. Gerçekten de böyle miydi? Gerçekten de insanın kendini kanıtlaması mı gerekiyordu? Ya kendini kanıtlayıp da çocuk sahibi olamayanlar. Insana kendini kanıtlatan şey neydi? Kendini gerçekleştirmek ve kanıtlamak ne demekti? Uzun bir süre bunu düşündü. Müthiş bir melankoli sardı içini. Babasını düşündü, babası kendisini gerçekleştirmişti. Annesi de gerçekleştirmişti ama belki kardeşleri ise biraz daha yarım kalan rüyaların kurbanı olmuştu. Neden böyle oldu diye kendisine sormasına gerek kalmamıştı. Niçin böyle olduğunu biliyordu, insanlar belki de artık ideallerin postmodern bir şekilde ifade edildiği ve hiçbir şeyin çok bir manasının olmadığı, çalışmanın yük haline getirildiği ve yük sayıldığı, belki de güzel yaşamaya özenmenin sonucunda güzel yaşamın sonuçlarının ne olabileceğini düşünmeden bir hayat sürmenin yalnızlaştırıcı bir hayat olduğunu kimse bilememişti…

Yalnızlık türküsü çığıran onca şiir, hikaye, roman ve filmden sonra biliyorduk ki kendimizi yalnızlaştırmak bizim elimizdeydi. Yalnız kalmak negatif bir şey olmanın ötesinde insanın kendi kendine gerçekleştirdiği bir şey değil miydi? Eğer herkes yalnızsa bu toplumsal bir karar değil midir? Aslında herkes toplu olarak yalnız olmayı seçmemiş midir?  Kafasından bu düşünceler geçerken uzun uzun hayal kurdu.

Rüyasında bir çocuk görmüştü, tatlı mı tatlı bir çocuk. Ama bu çocuk onun çocuğu değildi. Bu çocuk eve giren bir hırsızdı. Paraya ve yemeğe ihtiyacı vardı, ona dedi ki, ne istersen al, mutfağa gir ne istersen al, ona para da vermişti. Ona demişti ki, ne zaman ihtiyacın olursa bana gel ben sana para ve yemek veriririm. O çocuğu çok sevmişti, ona sarılmıştı. Çocuk doğurmasına gerek kalmadan bir çocuğu olduğu için sevinmişti. Başka bir rüyada ise kocaman bir bavul veriyorlardı ona, önce kaybediyordu bavulunu sonra buluyordu, bavul büyük ve ağırdı, al bavulunu şimdi gidebilirsin diyorlardı. Neydi amacı? Yolculuk etmek miydi? Nasıl bir şeyi gerçekleştirmek istiyordu? Nasıl bir hayat yaşamak istiyordu, ev aile çocuklar? Doğa dağlar keçiler? Her ikisinin de mümkün olduğu bir zaman dilimi ve para dilimi. Hepsini reddetmek ve bir lokma ve bir hırka ile yaşamak. Akademi ne ifade ediyordu onun için? Mutlu olabilecek miydi kendini gerçekleştirmezse?

Insanın kendini gerçekleştirmesi için gerçekten de o anda bulunması ve konsantre olması gerekmektedir.

İnsanın o anda kaybolması gerekmektedir. Çalışması çabalaması kendine ulaşması için zorlanması okuması gelişmesi ve geliştirmesi gerekmektedir... ama sadece okuyarak değil, bahçedeki ağaçlara da bakarak, onları da gözlemleyerek, pencereden içeri dolan kuşların seslerini dinleyerek mutlu olmayı bilmelidir kendini gerçekleştirmek isteyen insan. Kendini gerçekleştirmek isteyen insan önce doğaya saygı duymalı ve doğayı gerçekleştirmelidir. Bağlarda emekleri kalan anneannelerimiz, annelerimiz ve babalarımız gibi. 

Sevmesi gerekmektedir. Sevdiği şeyleri yeniden sevmesi, sevmediği şeyleri neden sevmediğini hatırlaması. Ve zorlama olan her şeyden kaçıp kurtulması gerekmektedir.

Son zamanlarda izlemediği filmleri şansı olursa izlemesi ve belki de her şeyin tek bir ağızdan söylendiği zamanda kaçamak ve kolay düşüncelerden ve cümlelerden kaçması gerekmektedir.

İnsanın kendini gerçekleştirmesi uzun ve zorlu bir süreç, o yüzden de kendisini hatalarıyla sevabıyla seven bir yaratık olmaya çalışırsa ne mutlu ona. Yok onu da beceremezse artık ne kendini ne başkalarını sevme özelliği olmayan vurdumduymaz ve uslanmaz bir çocuk olarak kalacak demektir. Belki de hayatı boyunca hem de. İşte nefes kesen düşüncelere bir son vermek için açılan kitaplar, okunan hikayeler, izlenen aşklar, melankoliler, ölen kediler, hayatın geçişi, saçlara düşen aklar, tarot falı, yazılan emailler, cevap verilmeyen emailler, sevgiliye şikayetler, ve umut. İnsanın en güzel huyu ekmeğine umut katıp yemesiyse eğer yaşasın umut. Umut abartılması gereken bir şeydir ve bir sanatçı kendini gerçekleştirmek istiyorsa umudu da abartmak zorundadır, yoksa başka türlü yaşaması mümkün olamaz...

Hemen hemen her yerde görebileceği umut zerreciklerini gerçekçiliğin de eleğinden geçirdikten sonra elekte kalan birkaç umut taneciğine öyle sahip çıkmalı ki her gün kendisine verdiği sözleri tutmak ve başkalarına verdiği sözleri tutmak için öyle gayret etmeli ki insanın insan olma şanına yakışır şekilde yaşasın. Ve en güzeli de onu seven insanların kıymetini bilsin. Bir sözcükle üzülsün yuvarlansın bir sözcükle uçsun. O kadar da dengesini kaybetmesin ama yine de üzülecek zamanda üzülmeyi bilsin, sevinilecek zamanda sevinmeyi bilsin. Gülünecek zamanda gülsün, kendisiyle alay etsin. Hayatı sadece bir yeme içme ziyafet olarak görmesin, bu ziyafetten herkesin faydalanmasını istesin. Rüyasında beslediği o aç ve yuvarlak yüzlü çocuk gibi bir çocuğu olsun, doymasın anneliğine. 

Kendini gerçekleştirmek belki de toplumu ve doğayı gerçekleştirmektir. İnsan ancak doğanın ve toplumun bir parçası olduğunu kabul ettiği zaman kendini gerçekleştirmiş olur. Ne olduğumuzu yadsımanın kimseye bir faydası yok. Yalnız değiliz, kimse yalnız değil, biz bunu seçmedikçe. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

her şey ara verince güzel

 Şimdi eski günlerdeki gibi yine kütüphaneye geldim. Kendi kendime çalışmaya çalışıyorum.  Çalışmadan bir yazayım dedim, ne de olsa uzun zaman oldu.  Akademik alanda ufak projelerde çalışıyor, makaleler üretmeye devam ediyorum. Beynimin eskisi gibi keskin bir şekilde işlemediğini fark etsem de böyle biraz yalnız kalıp bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor, hem daha iyi konsantre oluyorum.  Her şey ara verince güzel. Annelik bile öyle.  Geçenlerde Lost Daugther'ı izledim, zaten kitabını da okumuştum yıllar önce, herhalde 2015 yılıydı yahut 2014 yılıydı. Filmi de güzel olmuş, aktristler de harika. Çok beğendim. Sanırım film ile kitabı daha iyi anladım bile diyebilirim. Olivia Colman zaten harika bir iş çıkarmış her zamanki gibi. Bir bakışı bin kelimeye bedel.  Doğal olarak anne gibi hissetmemekten öte sanırım, anne gibi hissetmeyi çok sevmekle beraber belki bu yükün altında biraz ezilmek söz konusu olabilir birçok kadın için. Yahut annelik öyle baskın hale gelir ki ilişkimizi unuturuz.

Biten Arkadaşlıklar

Helal olsun sana Şah artık açık açık yazabilirsin. Biten arkadaşlıklarını, çıkar için ideoloji için. Kıskançlık için ve sevgisizlik için. Gerçekten sevmemiş olmak için, biten tüm arkadaşlıklara gelsin bu yazı. Bir dostumu kaybettim çünkü ayrı fikirlerdeydik Bir dostumu kaybettim çünkü bana kızdı Bir dostumu kaybettim sebebini bile bilmiyorum Gerçekten bilmiyorum neden böyle oldu Kaybolup gittiler düşen yıldızlar gibi Oysa güzeldi günlerimiz Aydınlıktı sözler Paylaşırdık her şeyi Kınamazdık canım o kadar Yoksa kınar mıydık Ben kimseyi aptal bulmadım Ya da tembel Uyardığım olmuştur Belki kimi zaman Çok şey istemişimdir Ne de olsa vermeyi de severim Ama ya hesap yaptılarsa ve dedilerse Ben ona daha çok verdim kim bilebilir ki insanlar neden gelir hayatımıza neden gider neden kırar dökerler giderken güzel güzel gidilmez hiçbir zaman kimisi de geri döner ama yürek kabul etmez kimisi rüyana girer ama aramazsın bir kere bile koparsın zamanla bilemezsin bilemezsi

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s