Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Lale

 

Bugünün Resimleri

    Şubat ayından bazı denemeler   Çocuksu çizimler   Deli yürüyüşler   Ağacın köklerinin güzelliği    Ağaçların silüeti   Duvarlar yeşillenirse                                                                                  Yakaladım seni

Bugünün Resmi

 Kim derdi ki bazı papatyaların yapraklarının altında bir pembelik var? Ben de ilk defa görüyorum... Şimdi size o papatyanın resmini bulamasam da bugün çekmiş olduğum fotoğrafları paylaşmak isterim. Yine ufak bir şehir... yine yürümek ve yine bir şeyleri yakalamak amaç...    Bu seramikçinin çok güzel hayvanları çok güzel bir şekilde resmettiğini söylemek mümkün  Baktım işte burda sitesi  Seramik Lucca   Yine duvarlarda sakin bir yürüyüş  Baharın gelişi  Dağlara güneşin vuruşu  Mavi Gökyüzü ve daha kendine gelememiş ağaçlar nisanı ve mayısı bekliyor   Bir kuru yaprak ve açan çiçekler hepsi bir arada...  Şu martın bir soğuğu geçsin hepsi daha canlı ve daha pembe ve daha beyaz olacak. 

Stefan Zweig'ın İki Hikayesi

Stefan Zweig'ın kitabını sanırım ağbimin kitaplığından çaldım. Gerçekten güzel iki hikayeyi harika bir tercüme ile okumuş oldum.  Hikayelerin isimleri şöyle: Bir Kadının Yaşamından 24 Saat ve Bir Yüreğin Ölümü. Aslen ikisi de trajik olan kısa demeye bin şahit ister, uzun fakat bir çırpıda okunan hikayeler. Çevirmen Gülperi Sert... Can Yayınevi'nden çıkmış bu kitap. Benim elimdeki basım 2013 basımı. İlk basım 2008'de yapılmış.  Kitapta iç sesler çok güzel konuşuyor. Bir insanın ruh halindeki o gelgitli ve çelişkili haller. İnsanın başkalarından ümit ve güven arayışı ve belki de bu ümit ve güveni bulmak için çabalayışı çok net ve sade bir şekilde tarif edilmiş.  Kitap hakkında biraz daha konuşursam spoiler vereceğime eminim. Olur da bulursanız kesin alın derim.   Can Yayınları   Sizin için bu yukardaki linki buldum.  Sanırım ekitap olarak da bulabiliyorsunuz artık. Böyle güzellikleri var dijitalleşmenin tabii ki. Eskiden bir sürü Türkçe kitap taşırdım ki hala da taşıyorum. Ge

Her gün aynı yoldan geçerken başımıza üşüşen detaylar

  Bazı günler başımı alıp bu ufak parka giderim ve bu parka bakan sarayımsı yapıda üç kuruşsuz çalıştırıldığım günleri hatırlarım. Ordan pencereden bakan patrona bir selam yollar sakin bir şekilde kahvemi içerim. İçimden 'naber' derim. Sen ordasın ben burda ama işte park benim. Keyif benim.    Bu ağaç hep böyle güzel çiçek verir. Duvar diplerinde de olsa keyfi yerindedir. Bu renklere hastayım.    Her zaman süpermarkete giderken ağaçlara bakmaktansa caddeye bakıyor oluyorum. Fakat tavsiye edilen odur ki güncel yaşamda her gün yeni bir şey görmek için etrafımıza daha dikkatli bakmak bizi daha güzel şeylere odaklanmaya sevk edecektir. Son zamanlarda güzel renkler ve güzel ağaçlar bulmaya başladım açıkçası. Bahar da geldi daha ne olsun...    Duvarlarda yürürken fark ettim ki benim bu ağaçları boyamam lazım. Çizmem lazım ama o çizmeden önce buraya koyayım dedim. Çünkü ne de olsa... Hayat yolu uzun. Adım adım... gideceğiz bakalım.    Askerlerin üzerindeki kamuflajın niçin o renklerde

Araştırma Günlüğü ve İlerleyemeyişler

Son zamanlarda bir araştırma günlüğü tutmaya başladım. Orda her gün bilime dair neler hissediyor yahut hissetmiyorsam yazıyorum. Bu bilim günlüğünde her gün ne kadar yavaş ilerlediğimi ve beynimin ne kadar az veya çok ne kadar hızlı yahut yavaş çalıştığını yazmışım. Dikkatim dağınık. Neler yaptığımı veya neleri yapmayı başarabildiğimi yazmam gerektiğini hissettim... Elbette başarısızlıklar başarılardan fazla. Elbette kafa karışıklığı her şeyden daha önde geliyor. Fakat yine de idare ediyorum ve bu günlük sayesinde bizi tebrik etmeyenler adına ben kendi yaptıklarımı veya iş arkadaşlarımla başardıklarımızı tebrik etmiş oluyorum.  Daha doğrusu, diyelim ki prof ile takıştık yahut başka bir mesele çıktı, günlükte bir gün yer alsa da bir günde yaşanmış bir şey bu ve hayatın tamamına yayılması engellenmiş oluyor. Her bir günün değerini anlamak için değişik günlükler tutmakta ve bol bol not almakta fayda var. Fakat şöyle bir mesele var: yazmadığım zamanlarda içimde bir huzursuzluk oluyor ama b

yine yeniden

  Uzun zamandan beri resim yapmadığımdan resimler hiç istediğim gibi olmadı. Ama bu da bir şeydir diyerekten elime aldım tekrar fırçayı. Ne de olsa bir el alışkanlığı ve yavaş yavaş fırçayla yeniden tanışma ve tekrar onu oynatabilme hali. Aslında ne mor ne de sarı çiçekler ne de Ellen Crimi Trent'in şeftali tutorial'ı istediğim gibi olmadı fakat şimdilik idare ediyor ve tekrar elimi suluboyaya alıştırmayı ve beynimin resme ait olan kısmını büyütmeyi umuyorum. Yoksa zaman böyle geçip gidecek ... Hep bir stres ve hep bir gök gürültüsü... bahar gelmiş biraz da rahatlayalım artık!