Goodreads Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.
Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes sevmişti bu kitabı. Ben alışamadım tarzına, oysaki yazarın diğer kitabı Efrasiyab'ın Hikayeleri'ni çok sevmiştim. Neyse işte diğer kitaplarda da Handmaids Tale kitabını okurkenki yakaladığım hızı yakalayamadım ve bu nedenle yavaşladım, yavaşlamak bir şekilde durmaya kadar vardı. Margaret Atwood'un kitabını 2017'de almama rağmen şimdi okuyabildim. Kitaba bayıldım, elimden düşüremedim. Normalde science fiction, bilim kurgu sevmem diye ortalara dökülürüm oysaki bu kitabı gerçekten sevdim. Hem de tam olarak bir bilim kurgu değil bence. Çünkü dinden, hiyerarşiden, sınıf farkından, kadınlara yapılan eziyetlerden içinde birçok öğe barındırıyor. Kadınların kadınlara yaptığı eziyetin belki de en büyük olduğunu ve erkeklerin kendilerini güçlü hissetmek için her şeyi yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu da tekrar görmüş oluyoruz. Bilim kurgu olması kitabın insan doğasıyla birebir alakalı olduğu gerçeğini tabii ki değiştirmiyor. Kitabı normaldeki okuma süreme göre daha hızlı bir şekilde, daha kısa bir zamanda bitirdim. Tüm kitapların yorumlarının yapıldığı ve herkesin her sene okuduğu kitapları saydığı goodreads sitesinde de ayrıca yorumlarımı İngilizce olarak paylaştım. Yine o yorumu da bir sabah net bir kafayla yazmıştım.
Maymun iştahlılık olsa gerek işte bir sürü kitaba başladım da bitiremedim. Ama son zamanlarda okumam hız kazandı, o yüzden bunu değerlendirip nisan ayına kadar özellikle okuyabileceğim her şeyi okumak istiyorum. Çünkü sonrasında vakit bulmakta zorlanacak gibiyim.
Bir yandan da Margaret Atwood'un da çok sevdiği kedilerden bahsetmezsem olmaz. Kedim yanımda olunca her şeyi yazmam çizmem daha kolay oluyor. Fakat benim kedi uykucu her kedi gibi, onun yanında uyuyup kalmak da çok keyifli oluyor. Rüyasız da yazı yazılmıyor yaşanmıyor, uyku dediğimiz şey rüyaları da beraberinde getiriyor. İkimizin ortak rüya görmesi fikri hoşuma gidiyor. O yüzden işte tembelliğe gömülüyorum günün birkaç saatinde ve döneminde. Uzun uyursam başım ağrıyor o yüzden kısa kısa uyuyunca 'powernap' dedikleri şeyden olsa gerek, kendimi dinlenmiş hissediyorum. Sonra hadi tekrar makale oku, çalış, email yaz, düşün, makale yazabiliyorsan yaz, aklına güzel bir fikir gelirse unutma aman not al falan derken gün geçiyor. Tabii evden çalışmanın diğer faydaları ve zorlukları, öğle yemekleri hazırlanacak, her zaman makarna ve pizza ile hayat geçmez yahut muz veya bal ve yoğurt, balıktı etti onları da düşün derken bir bakmışım kendimi süpermarkette bulmuşum.
Akşamları güzel bir film ve dizi ne güzel izlenir. Koltukta yine uyuyakaldığım da oluyor, özellikle de o gün 10 bin adımdan fazla yürümüşsem. İşte hayat ve günler böyle geçiyor. Tüm bu zamana sıkışmış bir biçimde yine şunu düşünmek şart, bir kitabı alıp okumak ve bitirmek insana ayrı bir zevk veriyor. Kendime vakit ayırdımdan öte bu yazara, başkasının söyleyeceklerine, beynime ve ruhuma da vakit ayırdım diyebiliyor insan. Bu da işte güzel bir avuntu. Bu senelerin avuntusu da böyle olsun.
Hani her sene insan bir iç hesaplaşma yapar ya, her geçen sene ile insan biraz değişir dönüşür de sonra bir geriye bakar aman neler yapmışım yapmamışım der. İşte aralığın son günleri o yüzden beni hep biraz hüzne boğar. Eğer siz de hüzünlenirseniz sakın bu Mozart listesini dinlemeyi ihmal etmeyin. Hele sabahları çalışıyorsanız şeker gibi...
İşte çalışmayı ertelediğim bu zaman diliminde bir blog yazmayı da başardım. Şimdi kafamı yastığa koyar da tembellik yaparsam şaşırmayın. Ama inanın altıdan beri ayaktayım. Kaloriferler sönmüş, ısıtıcı çalışıyor mu çalışmıyor mu diye ona bakarken zaten yarım saat öylece gitti. Neyseki çalışıyor. Şu an dışarısı 3 derece. Keşke bu sene kar yağsa... ama denilen o ki hava ısınacak ve de bahar gibi olacak aralık sonunda. Tüh, keşke bir kar yağsaydı ne güzel olurdu.
Rüyamda kitapları düzenliyordum, tozlarını alıyor, sıralıyor ve aradaki ölmüş böcekleri kurtarıyordum. Kitaplık çok güzel görünüyordu sonunda. En azından bunu yaptım diyordum. Herkese en azından bunu yaptım dedirten bir sene olmuştur umarım 2021. Acısıyla tatlısıyla, özlemleriyle, kayıplarıyla, kazançlarıyla, sevilenlerle ve gidenlerle 2021 bana çok şey öğrettin ama yordun be gülüm, olsun yine de sağol, ne diyeyim, iyi ki geldin geçmektesin. Zamanın akışında kendimizi kaybetmemek dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder