Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sizin de Varoluşsal Kaygılarınız Var mı?

Bugun tomografi çektirdim Feridun Düzağaç söyledi ben ağladım Vay anam dedim sen bunlardan mı geçtin Varoluşsal kaygılarım var, dedim. Şimdi erken gitsem o kadar iyilik de yapmadım Belki annemin yanına almazlar. Geç gitsem napacagım ki dedim Daha bilemedim pek ne işle iştigal edeceğimi Kıçı kırık bir yazar mı akademisyen mi yoksa bir çatlak anne Bir baskıcı eş mi? En güzeli bir tatlı anneanne olmaktı ama Ona da çok yol vardı daha. Benim varoluşsal kaygılarım istediklerimi yapamamaktan yana... ölmeden evvel. Ölümü düşünerek. Hayatın kısalığına atıf yaparak. Ve Camus ile devam edersek... size anlatacağım başkaldırmak ne demek... Sevgiler, Dın dın Sah Sah.

Bir Soru

Ben her zaman huysuz ve kararsız bir insan mıydım yoksa yıllar içinde mi böyle oldum?  Sulamadığım çiçeklere, ölen kaplumbağama ve ölen kedilerime sormam lazım. Bir de anneme sormam lazım. Bir de giden sevgililere sormam lazım. Ama yıllardır beni tanıyan dostuma sormadıktan sonra ne ise yarar? Kimseye sormaya gerek yok. Çocukken de huysuzdum, o zaman da kararsızdım. Aslında yedimde ne oldumsa yetmişimde de o olacağım. Yani değişen pek bir şey yok.

Çözülemeyen İki Sorun

Bende kıskançlık sorunsalı Bir de şiire erkeklerin gözleriyle bakma sorunsalı Benim öğrendiğim romantizm her ne kadar aşkın romantizmi olsa da belli ki ben erkeğin gözünden kendimi görüyorum şiirde. Şairlerin çoğu da erkek olduğuna göre hic tanımadığım bir taraf var bende. Sende, bizde. Biz kadınlarda. Anlıyor musunuz beni? Erkeklerin aşkı, erkeklerin gözleri, biz nerdeyiz? Bizim kalbimiz neden bu kadar kapalı? Neden üzülmekle yetinmişiz susmuşuz yıllardır? Neden içimden taşarken binlerce sözcük ben susmuşum. Sen susmuşsun. Biz de yazabiliriz. Bizim kalbimizi yazabiliriz. Kadın ve erkek kalbi yoktur edebiyatta. İnsan vardır, insanın istekleri ve duyguları ama şairler ah şu şairler hepsi erkek gözüyle severler. Kadın gibi ağlamazlar, gururlu ve merttirler. Analar gibi ağlayabilmenin şerefine, derler. Kadınları severler, kadınların avuçları terler... ne kadınlar severler yokturlar. Gözleri açılır bacaklarına sürseler gözlerini... Peki ya biz, geçen kadınlardan sadece biri miyiz? Biz ka

Kayserili bir Şair Keşfettim ama biraz geç oldu...

1944'te Kayseri'de doğdu. Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı'nı bitirdi. Kısa süre memurluk yaptı, gazetelerde uzun yıllar köşe yazıları yazdı. İmge yoğunluğu, kelime ekonomisi ve söyleyişteki vuruculuğuyla 1960 kuşağının en öne çıkan şairlerinden biri sayılmaktadır. Kanla Kirlenmiş Evrak Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında Aşklarım, inançlarım işgal altındadır Tabutumun üstünde zar atıyorlar Cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır Toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar Denize yaklaşınca kumlar ve çakıl taşları Geçmiş günlerimi aşağılamaktadır. Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında  Ve rüzgar buruşturuyor polis raporlarını Kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar Bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden Çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar Denizin satırları arasında Gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin Küfre yaklaştıkça inancım artıyor Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında  Öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı ta

Annem Kitabın Sonuna Bakmış

Eğer mümkün olsaydı daha iyi bir insan olurdum. Ölmeden önce çok şey yapmak istedim. Onun beğendiği rujdan aldım, aradım bir gün söyledim ona. Annem benim beğendiğim rujdan almış, allah allah... Şaşkınlığımı gizledim ama ondaki değişimi de hissettim. Yalnız kaldım. Yapayalnız. Bir evde. 35 sene sonra eşimden boşandım. Çocuklar beni aramıyordu. Depresyona girdim. Eski günlüklerime baktım, bir daha da bakamam herhalde. Annemi hep ötelemişim, hep kendime düşman bilmişim. Ne biçim bir çocuk, ne biçim bir ergenmişim. Sabrımı zorladın ama iyi atlattık. Annemin kızı olmayı çok isterdim ama acaba onunla yaşamayı mı daha çok mu isterdim? Annemin kızı olup onu daha çok göremez miydim? Bilemezsin hiçbir zaman ben hep en iyisi için uğraştım. Size birer ev bıraktım. Guzel anılar, guzel huylar, iyi niyet bıraktım, biri hakkında dedikodu yapmak yerine çalışmayı bıraktım, gözleri körleşen bir hasta için ağlamayı bıraktım. Vicdan bıraktım. Romanları severdim bilirsiniz. Gece yatmadan ok

Bertol Brecht'ten Sevdiğim Şiirler

Zulümler Yağmur gibi Yağmaya Başlayınca Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi: Gişe çoktan kapalıdır Yaklaşan bir sel felaketi karşısından kenti uyarmak isteyen biri gibi: Ama başka bir dilde konuşan. Kimse anlamayacaktır Onu. Dört kez kendisine bir şey verilen bir kapıyı beşinci kez çalan bir dilenci gibi: Kan durmaz, hep boşanır. Biz de ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber veriyoruz. İlk kez arkadaşlarımızın katledildiğini bildirdiğimizde çığlıklar göklere ağdı. Yüz kişiydi katledilen. Ama bin kişi katledildiğinde ve ölümlerin sonu gelmediğinde bir sessizlik kapladı ortalığı. Zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca "dur!" diyen olmaz artık, Cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez oluverirler. Çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık hiçbir çığlık. Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar. Çevirenler: A.Kadir-Gülen Fındıklı Her Yıl Eylülde Okullar Açılırken Her

Ataerkil Söylem ve Ataerkil Politika: Kadınların Düşünceleri ve Hisleri

Maalesef görüyoruz ki erkek egemen söylem yine kazanıyor. Ece Temelkuran'ın da dediği gibi Nuray Mert'e "namert" diye seslenebilen, kadın bir gazeteciyi bu şekilde kolayca hedef gösterebilen ve etrafa hakaretler savuran bir başbakanın partisi gücü yeniden eline geçirmek için kolları sıvadı. AKP güce doymadı, doyacak gibi de görünmüyor. Yoksa kadınlar mıydı güce doymayan? Yoksa kadınlar mıydı güce doymadığı halde ikinci planda kalan? Hangisi doğruydu? Kafalar karıştı değil mi? Kadınlar gücü seviyor evet, ama erkeklerinin gücünü seviyorlar. Kendi güçlerini değil. Erkeklerin gücü altında var olduklarından mı, adam yerine konduklarından mı? Yoksa erkekler sayesinde omuzlarda yükseldiğimizden mi? Biz kendi kendimize yükselmeyi öğreneli yıllar oldu. Bunu bir kendimize kabul ettiremedik. Kafanız karıştı mı? Benim kafam hiç karışmadı. Güç insanları çirkinleştirir. Paylaşılmayan güç, kontrol altında tutulmayan güç insanı kabalaştırır, insan daha çok bağırmak daha haklı olmak i