Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Where was my home???

for the ones who never come back for the ones who never take back for the ones who never forget there is no home my home is my words my home is my deeds my home is who I constructed with faults for the ones who have hurt for the ones who had simplified always for the ones who have acted wrong there is no home my home is my belief my home is my dreams my home is my past for the ones who never cried for the ones who never loved for the ones who never tried my home is my work my home is my desk my home is my books for the ones who never knew for the ones who never dared for the ones who never saved someone for the ones who only lived for himself there is no home my home is my mother my home is my father my home is my hope my home is my city for the ones who just talked for the ones who just were jealous for the ones who just lived there is no home my home is life in itself.

Kontrol Mekanizması Üzerine

İnsanları kontrol ederek digerlerine kontrol ettirirler. Kadınları erkeklere Erkekleri müdürlere Müdürleri başkalarına Başkalarını sermayeye Sermayeyi kendilerine Kontrol ettirtirler Kontrol etme mekanizması böyledir Duyguları kontrol ederek digerlerine kontrol ettirirler. Kadınların duygularını erkeklere Erkeklerin duygularını müdürlere Müdürlerin duygularını başkalarına Başkalarını sermayeye Sermayeyi kendilerine Kontrol ettirtirler  Kontrol etme mekanizması böyledir İşte böyle...

Olmak isteyip olamadıklarım

Cok fazla. Hep daha güçlü bir kadın olmak istedim Olamadım Hep daha az ağlamak istedim Sanırım onu çok da istemedim. Her işi zamanında bitirebilmek istedim Hiç yapabildim mi bilmiyorum Bazen başka insanların hayatlarının peşine takılır ve kendi hayatımı yaşayamam. Hep başkalarının hayatında yaşarım. Başkalarının ne düşündüğü ne yaptığı hep önemlidir benim için. En son aldığım kararlar: 1) Feminizmle ilgili bir kitap yazacağım 2) Uykum var, uyuyacağım.

La frontière de l'aube

                                                                Frontier of the Dawn Yıllar önce "Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk" demişti... Şimdi aslında aşktan daha kıymetli olduğunu düşündüğümüz şeyler olduğunu "bilerek" yaşıyoruz. Yahut artık hiçbir şey hayattan daha kıymetli değil. Kimse de aşk için ölmüyor. Ölecekmiş gibi oluyor ama ölmüyor. İşin komik tarafı benim anneannemin annesi Ayşe aslında bir şairmiş, ozanmış o zamanın deyimiyle. Hemen her konuda bir dörtlük uydurur söylermiş. Çok güzel tekerlemeler bilirmiş. Anneannem annesinin bir şair olduğunu söyledi. Ben inanıyorum, kadın bir şair 1910'larda mı 1920'lerde mi bir şair kadın Türkiye'de Kayseri'de inanılmaz (Buna bu gözle baktığım için kendime de inanamıyorum). Mehmet büyük dedem, anneannemin babası ölmüş. Hastalıktan. Ayşe Anneanne dağa çıkar çıkar ağlarmış, "Beni de kırkına al Mehmet Mehmeet!" diye. 1 sene sonra o da ölmüş. Anneannem Ganimet ile kızkardeşi Mürüvv

Eggs

İlk defa bir Bent Hamer filmi izledim ve çok duygulandım. Filmi çok sevdim. Aslında Norvecce olan ve altyazılarını İtalyanca okuduğum bu filmde her şeyi anlayamamış olsam da ... Önce Hamer hakkında kısaca bilgi vereyim wikipedia'dan: http://en.wikipedia.org/wiki/Bent_Hamer Belki filmi anlatmaktan çok böyle bir yönetmenin filmi izlemeden önce bize neler anlattığını size anlatmam yerinde olacak. İki yaşlı kardeşin hikayesidir bu. İkisi birlikte yaşarlar, geçinip giderler gül gibi. Bu fikri bir arkadaşıyla birlikte edinen Hamer, filmi çekmeye karar verir. Birinci çekim gününün sonunda kardeşlerden birinin eşi vefat eder. Moe muydu diğeri miydi şimdi hatırlamıyorum ama eşi vefat eden yaşlı aktör sürekli ağlamaktadır, çökmüştür. Sürekli piposuna bakmaktadır çekim arasında. Hep düşüncelidir. Ailesi ona der ki "Ya sen de onunla öl ya da bu filmi bitir." Filmi bitirmeyi tercih eder. Film çekimleri 22 gün sürer. Kışın ortasında, bir kasabada, bir evde iki yaşlı. Edi ile B

The Shitty Poem

Some have left because they did not have time Some have left because they did not find love Some have left because they went for excitement Some had left because they were in love with God and tradition Some had left because they had not found the one Some had left because they were bored Some had left because there were excuses Some had left because I let them go Some had left because it was obvious In the end there was always a manly reason to leave And a womanly reason to search Then there was a reason to believe That it was gone for good I feel that good things happen after the bad things Does not matter how hard it is That is what my mother taught me for real Work work work whatever happens and depend on yourself But I always depended on her, relied on her Now I feel I need to rely on someone Love is a long process You have to be ready to go ready to mistake ready to take risk You have to give from yourself otherwise it is not worth Som

Kırmak, Kırılmak ve Unutmamak Uzerine

Çok insana kırıldım, onlar da bana kırıldılar. Bencil olduğum için, başkalarını düşünmediğim için, onları yeterince düşünmediğim için, onları yeterince önemsemediğim için... Yeri geldi kimse sormadı hatrımı, üç gün üç gece kabus gördüm, yeri geldi her şeyi silmek istedim. Geçmişimi sildiğimde ben yoktum. Kimi unutarak kırdı, kimi unutmak istediğini söyledi. Kimi beni çok ciddi buldu, kimi karamsar, kimi şımarık buldu, kimisi ise domuşuk buldu. Kimi zaman insanlar beni çirkef buldu, kimi zaman çingene buldu. Kimi zaman melankolik, kimi zaman alkolik. Kimi zaman yoz buldular, kimi zaman hayalperest. Kimi zaman sorumsuz buldular, kimi zaman çocuk. İşte böyle böyle sevdim insanları, kavga ettim insanlarla, böyle böyle ağladım, büyüdüm, büyümedim ben. Zamanı geldi dostum yoktu, zamanı geldi kardeşim yanımda yoktu, zamanı geldi sevgilim yanımda yoktu. Ama onlar da bana dediler ki "bizim de kimsemiz yok ki." Üç gün üç gece annemi gördüm rüyamda. Ona dedim ki "bana bir ev