Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bir Gün Thomas Kuhn

Nilüfer Kuyaş'ın Thomas Kuhn'un "Bilimsel Devrimlerin Yapısı" adlı eserinin çevirisine yaptığı sunuşta, Bertolt Brecht'tin bilim-toplum üzerine yazdığı yazıdan alıntı yapmıştır. Galileo' nun Yaşamı adlı oyunda Engizisyon tarafından görüşlerini inkar etmeye zorlanan ve boyun eğen Galielo şöyle der: "Benim düşünceme göre, bilimin tek amacı insan varlığının çilesini hafifletmektir. Eğer bilim adamları... kendilerini yalnızca bilgi için bilgi toplamaya sınırlarlarsa, bilim sakat kalacak ve yeni buluşlar yalnız yeni dertler getirecektir. Zamanla keşfedebilecek her şeyi keşfedebilirsin, fakat ilerlemen insanlıktan uzaklaşan bir ilerleme olacaktır. Seninle insanlık arasındaki uçurum bir gün o kadar büyüyebilir ki senin yeni bir buluş üzerine duyduğun coşkunun karşılığı, evrensel bir dehşet haykırışı olabilir." Oda arkadaşımın söylediği, ben telaşlıymışım. Çok hareketliymişim, ve papatya çayına ihtiyacım varmış. Desem ki ona benim yedi ceddimi papatya

Kadınlar Günü

İnsanların bazılarını kaybetmemek için yalan söylediği olmuştur Kendisini başkasıymış gibi gösterdiği zamanlar Beyaz yalanlar olmuştur Kırmızı yalanlar belki Unuttum denir Önemli değil denir kaçılır Biz ise bir iki tatlı söz bekleriz ama o sözler hiçbir zaman gelmez Neden gelmez bilmiyorum bekleriz Sanki o sözler belirler değerimizi Kadınların değerini Kimse kutlamaz artık Kadınlar Günü'nü Kadınsın insansın hayvansın erkeksin Sen her şeysin Ama kimse kutlamaz kadınlığını Kimse kutlamaz kadınlığını Herkes unutur unutturur sana kadınlığını Sonra da derler ki ne var şu kadınlar gününde İnsanların içinden gelmez kutlamak Kadın mısın ki sen? Nasıl bir kadınsın ki sen? Ne biçim kadınsın sen? Sen de kadın mısın be? Kutlamazlar. Kutlamazlar Kutlamazlar Kadınlığını unuttururlar Yemek yapamazsın Kadın mısın sen? Gülümsersin Kıskandırır mısın? Cilveli misin? Rahat olma bu kadar Ağır ol Kaldıramasınlar Elinin hamurunu unutma Başka işlere bulaşma Saçın uzun a

Yazarlar

Yazarlarla dostlarımı aynı kefeye koymak istemem ama ne zaman güzel bir kitap okusam güzel bir dostumla sohbet etmiş kadar olurum. Bir şeyleri paylaşmış gibi... o yazar benimle bu güzel şeyleri paylaştığı için kendimi şanslı sayarım, bana iç dünyasını açtığı için. Kaygılarını, korkularını başkalarının ağzından da olsa dile getirdiği için ama yine de bunları beyninin içinde dönen şeyler olduğu halde benimle ve binlerce insanla benim gibi/benden farklı paylaştığı için. Yazar kendini sevdirmeye çalışıyor, yazar yalnız kalmış. Yazarın söyleyecekleri var, sözleri yarım kalmış. Yazar sesini duyurmak istiyor, bastırmışlar sesini. Yazar sana bir güzellik vermek istiyor, estetik yahut fikren, başka türlü verecek şansı olmamış. Yazmış yazmış da yazmış. İyi ki yazmış. Bir kitabın ve bir dostun yeri ayrı. Ama o dostlar yakında değilse bir dost sesidir bir kitap. İşte böyle akıllandım ben, sonra aptallaştım yine okumayı bıraktığımda.

Zürih

Bu şehirle ilgili çok fazla söyleyebileceğim bir şey yok. Caddelerin güzelliği, düzenliliği, temizliği, her şeyin insanın elinin altında olması, üniversitenin harika bir yerde konumlanmış olması... insanı cezbediyor. İlk gün karanlık ve yağmurlu gelen bu şehrin aslında insana ilham veren de bir havası var. Her ne kadar Oslo kadar gelişmiş, İtalya kadar sıcakkanlı olmasa da, entelektüellerin buluşma noktası olabilecek yegane şehirlerden. Zürih Üniversitesi'nin ortamı çok güzel, ETH Zürih binasındaki heykellerin de güzelliği tartışılmaz. Pergamon Anıtı'nın taklitleri Zürih Üniversitesi'ndeki giriş katındaki masaların baktığı duvarları süslüyor. Güzel bir mimari, açık bir toplanma ve tartışma alanı yaratılmış sanki. Şehir karamsar gibi biraz, ama Lucca da öyle... Bir sabah hava çok güzeldi ve evlere düşen ışığa, gökyüzüne ve havanın temizliğine hayran kaldım. Fakat en son gün maalesef yine kapalı bir hava vardı. Bu şehir de Ankara gibi, yalnız yaşamak zor olsa gerek.

Barbara and Amor

I watched the movie in the end. Please read these things after watching the movie but you will not miss anything if you do not read these comments while the song above of Barbara is strongly recommended for some feeling of melancholia of the French and also to have an understanding of the dialectic of love a bit more.... It is very hard to make comments on the movie. It is a complicated story. I cannot keep on interpreting it from the eyes of a person who is grown up in Turkish society and who has lost her mother in a similar way. The first Turkish comment: The attitude of the daughter bothered me so much, coming a few times, crying, making a mess and leaving. And that she left all the responsibility to the father. When I think about it we were trying to be there all the time with mom. As I had written before when my mom was sick, my brother (and his Spanish girlfriend Natalia) stayed with her for 6 months or so. It was very difficult. I sometimes would go and make m

Deprem, Dostluk ve Digerleri

İtalya saati ile en yakın arkadaşımın doğumgünü geçmiş bulunmakta, kendisi bilmem kaç yaşına girdi ama bilmesini istiyorum hangi yaşta olursa olsun. Onu seviyorum. Daha da duygulanmak isterdim, onun için şarap içecektim. Ama vazgeçtim. Limon suyunu tercih ettim. Nasıl duygulanmam diye sordum kendime. Garip bir şekilde Pınar Selek hakkında çıkan karar, hakarete uğrayan, saldırılan Ermeniler, en iyi araştırmacı ve barışçı gazetecilerin ölümlerinin yıldönümleri, askerlerin intiharları, bugün ben kütüphanedeyken gerçekleşen ve kanımı donduran deprem. Hiçbir şey moralimi bozamaz. Bozmayacak. Hatta ve hatta geleneksel yaşanışların bugüne tezahürü de buna dahil. Bu sabah kalktım erkenden uyuyamadım, Lucca'nın duvarları üzerinde dolandım. Her şeyin rengi ayrı güzeldi. Dağlar ve bulutlar mor, pembe, ağaçların gövdeleri sarı ve yeşil, sarı ve açık pembe binalar, çan sesleri eşliğinde.... yürüdüm. Ağzım açık gökyüzünü izledim. Demek ben uyurken bunları kaçırıyormuşum, dedim kendi kendime

Kaderden Sıyrılmış

Ne zaman sevsem başım belaya girer Ne beyaz atlı bir prens Ne de Sindrellayım ben Ne zaman beklesem başım derde düşer Yollar bitmez Zaman geçmez Giden gelmez Ne zaman elini tutsam Üşürüm ben Hiçbir sahiplendiğim Bana ait olmaz Yine de değişmez bu kafa Yine de tükenmez bu hayat Yaşlansam da bağlanırım İnandığım o şey her ne ise Akıl gider Aşk gider Geriye kala kala Kaderden sıyrılmış ama Tam da yalınlaşmamış Bilinmeyen Yabancı mı yabancı Bir his kalır.