Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yeğenlerimin Bana Uygun Gördüğü Erkek

It seems that they really love me Kerim Can (the older one) The ideal guy for Sah: 1) should be tidy 2) should be well dressed 3) should not mess up with Sah 4) should be clever 5) should love adventure 6) should be into nature 7) should be courageous 8) should be patient In terms of appearance -should be blonde -should not have acnes or pimples List of Deniz Han (the younger one) A guy who does not wear people out, should not have arguments with Sah, because Sah has enough things to deal with in her life. Should be cheerful, should comfort people when he wants to do that Should have a fun personality Should have an orderly life Hardworking Timely Punctual Should organize everything Should not decide himself, should talk to Sah first before he decides things. Should never keep secrets Should be able to be happy with little things... Tarihi Metnin Aslı (Türkçesi) Kerim Can (büyük olan)  1. Düzenli olması 2. Şık olması

Geceleri Uyuyamıyordu

Geceleri uyuyamıyordu. Sadece onu düşünüyordu, acaba napsaydı, ayrılsa mıydı, ayrılmasa mıydı? What'suplar sular seller gibi gidiyor, tez yazılmıyor, sadece bu konuya odaklanılıyordu. Yoksa takıntıları mı yine su yüzüne çıkmıştı. Kimseyi aramıyordu, ne ailesini ne arkadaşlarını, ne de eski öğretmenlerini... hiçbir şeyi merak etmiyordu. Bir onu merak ediyordu, bir de madenden kaç işçi çıkarıldığını. Madendeki asıl sorunun ne olduğunu, kaç kişinin tutuklanacağını takip ediyordu. Hani kötü adamlar filmin sonunda cezasını bulurdu ya, onu bekliyordu işte. Bir de onu bekliyordu. Eskiden dua ederdi onu da unuttu. Aslında çok disiplinliydi hepsini bıraktı. Sadece onu düşünüyordu, varsa yoksa o. Dünya o varsa dönüyordu, o yoksa duruyordu. Geceleri kitap okumadan yattığı çok nadirdi, kitaptan bir sayfa okuyor sonra tekrar ona whatsup atıyordu. Sonra aklına bir soru geliyordu, onu soruyordu. Sonra eskiden gelen şüphelerini soruyordu. Bu düpedüz kara sevda olmalıydı. Aslında kara sevdalı

Bir Ruhun varsa O da Acı Çeksin

Uzun zamandır bloguma hiçbir şey yazmıyorum. Ben kaymak tabakanın kızıyım, ben şanslıyım, ben Beyaz Türk'üm. Ama vicdanım var, kalbim var, aklım var. Bu maden ocağında olanlar akıllara sığacak gibi değil. Vicdanlara sığacak gibi değil. Çok üzücü ve yürek paralayıcı. Hala 3. dünya ülkesi olduğumuzun bir kanıtı. Hala yolsuzluk ile, yalanla yoğrulan bir sistemin köleleri olduğumuzun bir kanıtı... Üç gündür kızgınım, başka bir şey düşünemiyorum. Benim takıntılarım vardır, şimdi taktım devlete, taktım ...'e, taktım bu düzene, kimse beni sözlerimi söylemekten geri koyamaz. Nasıl bir sistemde yaşıyoruz ki yüzümüze baka baka yalan söylüyorlar. Paralarını aklamak için vakıf kuruyorlar. Nasıl bir sistemde yaşıyoruz ki yaşam odası yapmıyor o utanmaz işveren sonra da diyebiliyor gönül rahatlığıyla "Yasada böyle bir şey yok". Nasıl bir düzende yaşıyoruz ki 16 yaşında kömür madeninde çalışmaya başlayan çocuk 19 yaşında orda yaşamını yitirebiliyor? Ailesine yük olmamak için

Annenin Ölümü ve Çocukluğun Bitişi

Bir pazartesi çalışmam gerekirken bunları yazmam gerektiğini hissettim. Dün birtakım kabuslar gördüm. Önceki gece "Introduction to Literary Theory" (Edebi Teoriye Giriş) ile ilgili 39 dakikalık bir video dinledim, Yale Üniversitesi'nden bir profesörün dersleriydi bunlar. Hepsini dinlemeyi planlıyorum şimdi. Bilinçaltından bahsetti ilk derste, Marx, Nietzsche ve Freud. Ben de bundan herhalde çok etkilenmiş olmalıyım ki kirli bilinçaltım ortaya çıktı, gece bir sürü kabus gördüm. Neler olabilir insanın hayatında? Neler kötü gidebilir, hepsi ordaydı. Yalnızlık, tek başınalık, ailesizlik, hiçbir bağa ve hiçbir desteğe sahip olmamak. 25 yaşında annemi kaybettiğimde bunun çok küçük bir yaş olduğunu düşünmekteydim. Halbuki şimdi biliyorum, hiç de küçük değilmişim. O zaman öyle gelmişti, çocukluğuma dönmüştüm, sonra ergen oldum, sonra olgunlaştım. 5 yılımı aldı hepsi, ağlama ve ilgilenilmeme krizleri derken. Her şeyi eleştirel bir biçimde inceledim, düşündüm. Her şeye şüphec

Eski sevgililer, anneler ve babalar

Son zamanlarda fazlasıyla tembelleştim, blogumu ihmal ettim, üç beş okuyucumdan da kendimi mahrum ettim. Onlar da bana "aman neden yazmıyorsun?" demediler. Ben yazmadan durabilir miyim, içimde öyle bir zehir var ki ne kadar yazarsam yazayım bitmez. Kanımda sürekli dolaşan ve kalbimde taşikardiye sebep olan bir zehir bu. Bir arkadaşım sayesinde keşfettim Tagor'u. İlk keşfettiğim şiiri şu oldu: Dungeon He whom I enclose with my name is weeping in this dungeon. I am ever busy building this wall all around; and as this wall goes up into the sky day by day I lose sight of my true being in its dark shadow. I take pride in this great wall, and I plaster it with dust and sand lest a least hole should be left in this name; and for all the care I take I lose sight of my true being. Rabindranath Tagore Sonra başka şiirlerini de keşfettim elbette ama henüz kendi beğendiklerimi seçecek kadar vaktim olmadı.  Benim zindanlarımda var olan eski sevgililer i

Beğenmeyen Okumasın

Artık bu sitede dokuz tane birbirinden özel ve güzel hatun kitap kritikleri, beğenileri ve yorumları yazıyorlar: http://begenmeyenokumasin.blogspot.com/ Lütfen bakınız... kitap seçimlerinizde onlara kulak veriniz... 

The Sadness of an Aboriginal

The Sadness of an Aboriginal I cannot describe how sad they look In the shopping mall Or on the street With their faces looking meaninglessly To the crazy lights and shops around them. As if looking for the river once was there Looking at the meaninglessness of consumption And people in the shops The way westerners entertain themselves by shopping Whenever I see an Aboriginal sad I feel that I am meaningless That I am a part of it Of which they are not part of The great sadness of an aboriginal Is enough to make the whole world sad They are so small, so numb but sad, and lost They look unhappy They look like they are just there Cause they have to be there My mother would cry if she had seen a young man becoming blind slowly She would have cried if she had seen the aboriginals Like the imaginary characters You bump into them in an underground In a shopping mall On the street After the supermarket What happens is that when you s