Dedikodularımızla yatıyor, dedikodularımızla kalkıyorduk. Artık dedikodusunu yapmadığımız kimse kalmamıştı. Arkasından en son konuştuğumuz kişiyle kahve içiyor sonra da o gider gitmez arkasındna konuşmaya devam ediyorduk. Alıp veremediğimiz neydi biz de bilmiyorduk. Ama ortada helâk olmuş, alıp verilmiş, satılıp yıpratılmış bir sürü söz yığını vardı. Ve işin aslı artık kimseye güvenemiyorduk. Güvenilmezlerin arasından en güvenilirini seçmekteydik. Bu da bizi güvenilmez, tüm grubu kokuşmuş kılmaktaydı. Tam bir dost buldum derken, o dost birden en mahremimizi bir başkasına anlatmış oluyordu. Ayrı bölümlerden ve ayrı erkek zevklerine sahip olan insanlar bile boş yere birbirine düşer olmuştu. Kendimizi koruyalım derken kendimize dair gerçek olmayan aslında bizi çok daha güçlü gösteren hikâyeler anlatıyorduk. Mesela ezik miydik, birinin ağzının payını sağlam bir şekilde veriyorduk. çok mu hafifmeşreptik, o gece yatmıyorduk. Çok mu iffetliydik, o gece bir çapkınlık yapıyorduk. Böyle böyle