Kalıcılık Kazandırmayan
Geçicilikler
Her geçici tecrübenin
insana kalıcılık kazandıracağını zannediyoruz. Ama maalesef bu şans ve bu hırs
eğer bizde mevcut değilse geçici ve yoğun iş tecrübelerinin kalıcılık getirme
ihtimali çok zayıf. Hatta geçici iş tecrübeleri insanı bir şekilde itip kakıp
kullanıp bir kenara atan ve hatta sonrasında da müteşekkir olmayan ve minnet
duymayan iş tecrübeleri oluyor. Biz gençler, ki ben artık genç sayılmam, 35
yaşındayım, ama gençlik yıllarımda olabildiğince tecrübe edinmek için elimden geleni
yaptım, her açılan kapıya koştum ve evet doğrudur, bu tecrübelerden çok şey
öğrendim. Fakat insanın ruhen ve fiziken yitirdiği şeylerin yerini o güzel
tecrübeler tutmuyor. Bir yandan da o ruhen ve fiziken kaybolan şeylerin üzerine
aslında size ‘waste’ yani atık gibi yaklaştıkları için, bir noktada işiniz
bitince yüzünüze bakılmıyor bile. Çok garip bir şekilde bir insana o insanın
zayıflıklarını hatırlatırsanız o insanın agresifleştiğini keşfedersiniz. Eğer siz
bir insan olarak bir kuruma o kurumun zayıflıklarını belirtirseniz, orda
çalışanların neleri yapmadığını veyahut yapamadığını ama aslında bundan hiç
gocunmadığını ima ederseniz sizin atık olma vaktiniz gelmiştir. Buna doğru
söyleyeni dokuz köyden kovarlar demek istemiyorum. Fakat şunu söylemek
istiyorum: bir yerde onurlu bir çalışan olmak çok zordur. Geçenlerde iş
arkadaşına yalaka dediği için ceza yiyen çalışanın durumunu okumuşsunuzdur. Öyle
bir dünya ki güce ‘sen harikasın, güçlüsün, muhteşemsin, sana tapıyorum’
demezseniz ‘atık’ olmaya mahkumsunuz. Yani sizin emek verdiğiniz, gecenizi
gündüzünüze kattığınız işyerleri ve kariyeriniz bir günde o güçlü insana
yeterince tapmadığınız için söndürülebilir. Bu işyerleri etik, etnik, dini ve
kültürel farklılıklardan bağımsız olarak mevcudiyetlerini sürdürmektedirler. Bu
işyerlerinde güven en az seviyededir, yeni gelenler tehlikedir, eskiler
statükoyu korurlar ve herkes kendi gemisini yürütür. İnsanlar birbirlerini pek
de sevmezler. Geçici olanlarla çok fazla bağ kurulmaz. Kalıcı olanların
arasında belirli güç dengeleri vardır. Neden bilmem aklıma hep devletin var
oluşu ve varlığını sürdürüşü gelir bu işyerlerini düşündüğüm zaman? Öyle ki
burdaki insanlar mağdur olan iş arkadaşlarının haklarını savunmaktansa
kendilerinin reklamını sosyal medyada yapmaya ve sürdürmeye devam ederler. Onlara
neden diye sorduğunuzda bir polisin verebileceği cevabı size verebilirler: ‘ailem
var çocuklarım var ekmek parası kazanmam lazım’. Bu teoriye göre polisler o
kadar da kötü insanlar değildirler. Çünkü onların ne yaptığı bellidir, iş
tanımı bellidir, neyi koruduğu bellidir. Ama bu tarz işyerlerinde maalesef
kimin neyi ve kimi koruduğu asla belli değildir. Her şey her zaman kaypak bir
zemindedir. Sevilen insan ikinci gün aranmaz olur. Sevilmeyen insan birdenbire
tanrılık konumuna geri döner. İşte kapitalizmin ve iş dünyasındaki dayanışma
eksikliğinin bize kazandırdıkları: sen ölüsün, aslında sadece hayatta geçici
olmaktan öte her şeyde ve her yerde geçicisin. Derler ki size, emeklerin için
teşekkür ederiz, seninle işimiz bitti.
Öteki denemede, Bauman
ile daha çok bağdaştırarak daha az bireysel olan bir yazı yazmaya çalışacağım.
Yorumlar
Yorum Gönder