Suluboya
Şimdiye kadar en çok izlediğim videolar Nicola Blakemore ve Emma Lefebvre'ye ait. Hele Nicola Blakemore'un videolarına hayranım. Anlatımı, sakinliği, ses tonunu kullanışı, tecrübesi, kullandığı kelimeler gerçekten insana ayrı bir güven ve sevecenlik duygusu veriyor. Emma Lefebvre de çok harika ve yumuşak resimler yapıyor. O da sakin sakin anlatıyor, bir de oğlunu gösteriyor videoların başında, ufak sarışın bir bebek, muhteşem sempatik; insanın gerçekten resim yapası geliyor .
Suluboya çeşitleri
İlk kullandığım suluboya Giotto idi. Ben gayet memnun kaldım bu boyalardan. İtalyanlar ortaokul ve lise seviyesindekilere bu boyaları tavsiye ediyorlar. Ulusal boyaları ayrı bir deyişle :) Yeterince renk seçeneği var, pigmentasyonu fena değil. Fakat tabii ki profesyönel olanlar bu boyaları kullanmıyorlar. Ben bugün de hâlâ Giotto'yu diğer boyalarla birlikte kullanıyorum. Açıkçası aşağıda göardüğünüz gibi, hepsini açıyorum. Bana gereken renkleri alıyorum, elimde olmayanları da karıştırarak bulmaya çalışıyorum. Zaten bir süre sonra karıştırarak renk bulma konusunda uzmanlaşıyorsunuz. O yüzden de her seferinde yavaşlamanıza ve düşünmenize gerek kalmıyor.
İlk sırada gördüğünüz Giotto İkincisi ise Prang Üçüncüsü (en alttaki) Van Gogh, fakat biten boyaları başka boyalarla telafi etmek zorunda kaldım. |
Sonra bir ara güzel bir boya almayı planladım. Yine orta fiyatlı sayılabilecek bir boya: Van Gogh. Fakat bir mağazadan aldığımız için internet fiyatına göre biraz daha yüksekti. Bundan gerçekten memnun kaldım. Yine de üzgün olduğum bir mevzu var, çabuk bitti. Özellikle de kırmızı, yeşil, beyaz ve sarılardan bir tanesi hemen bitiverdi. Pigmentasyon olarak güzel, ben açıkçası Giotto'dan çok farklı olduğunu düşünmedim. Tek farklı olduğu ve sizi mutlu edebilecek nokta şu: renkler bir harika. Renk seçenekleri gerçekten çok güzel. Hele ki Nicola hep Payne's Grey kullanır, o da gri, siyah ve koyu mavi arasında muhteşem bir renk. Gölge yaparken en çok bunu kullandım.
En sonunda Prang'i almaya karar verdim. Emma Lefebvre bunu günlük boyama ve denemeler için faydalı buluyordu, fiyatı çok uygundu. Tamam, dedim, Amazon'dan ısmarladım. Son zamanlarda çok resim yaptığımdan bu palette de sarılar, yeşiller, morlar, beyaz ve pembe bitmek üzere. Maalesef hep aynı renkleri kullanınca, çiçekler, aydınlatma, gölge vs. bu renkler hızla bitiyor. Bundan da memnun kaldım ama Emma'nın övdüğü kadar değil.
En sonunda Winsor and Newton'ın 12'lik ufacık bir paletini aldım. Daha kıyamıyorum kullanmaya, ne de olsa diğerlerine göre daha pahalı ve daha kıymetli. Daha kaliteli olduğu da söyleniyor. Onu biraz daha uzmanlaşınca kullanacağım. Önce Van Gogh ve Prang'in sonunu görmem lazım. Aşağıda bu boyaların da hiç açılmamış halini görebilirsiniz.
Winsor and Newton Cotman's 12 colors |
Artık bunu kulllandığım gün saçlarımın hepsi beyazlamış olacak belki ama olsun... heyecanla bekliyorum.
Fırçalar
Genelde Giotto'nun fırçalarını kullanıyordum. Yazık hepsi mahvoldu bitti. Sonra Van Eyck kullanmaya başladım. Bir de Tintoretto diye bir marka var ordan da ince bir fırça almışım. Biagioni diye Lucca üretimi bir fırça daha var, o da ince uçlu diye almışım zamanında. Fakat en fazla ama en fazla kullandığım fırça Winsor and Newton Pure Squirrel fırçası. Bundan sadece bir tane aldım, maalesef doğru duydunuz, gerçek sincap tüyünden yapılan bir fırça, diğerlerine göre daha pahalıydı. Bunu da yakın zamanda aldım sayılır, sanırım son bir senedir sadece ama sadece bunu kullandım. Hatta ince çalışmaları bile bu uçla yaptım. En son gördüğünüz çalışmalardaki manzara resmindeki ve çiçeklerdeki bazı detayları ise Van Eyck ve Tintoretto ile hallettim denilebilir.
Biliyorum bio kullanmak lazım ama nedense böyle fırçaların dayanıklı olduğuna dair bir duyum almıştım o yüzden de bu fırçaları kullansam bile uzun süre kullanacağımı düşündüğümden açıkçası pek kızmadım kendime. Tahminim o ki çok kaliteli ve bence senelerce gidebilecek bir fırça... Aşağıda resimlerini görebilirsiniz.
Fırçalarımdan en sevdiğim tabii ki sincap kuyruğundan olanı, en kaliteli olanı da o. Fakat çok dikkat edin, resim yaparken gövdesinde çok su tutuyor, boya ise daha çok ucunda kalıyor, o nedenle sık sık suyunu alaraktan kağıda dokunmak gerekiyor. Suluboyada çok sulu olmak kağıdı öldürüyor, büküyor, kurutsanız bile kağıt yorgun ve bitkin bir hale geliyor. O yüzden aslında tahminim şu ki ben bu fırçayı uzman olduğumda kullanmalıydım, biraz zor yolla öğrendim desem yeridir.
Kağıtlar
Şimdiye kadar binbir çeşit kağıt kullandım. Suluboyada boyadan çok özel bir kağıt kullanmak daha da önemli. Ben açıkçası suluboyayı yaparken daha çok Fabriano 21*29,7 boyutlarındaki kağıdı kullanıyordum. Fakat bu kağıdın her ne kadar suluboyaya uygun olduğu söylense de bence doğru değil. Sonra Fabriano'nun suluboya için olan kağıtlarını keşfettim, Acquarello Fabriano (hot pressed) adında. Bundan çok memnun kaldım ta ki Arches'ı keşfedene kadar. Arches gibisi yok, özellikle cold pressed olanı, pigmentlerin müthiş bir şekilde birbirine karışmasını sağlıyor, hemen kurumuyor ama geç de kurumuyor. Yani mükemmel bir kağıt. Fakat şu an bu kağıdın cold pressed yani soğuk baskı olan versiyonunu bulmak zorlaştı. Hot pressed, sıcak baskı olanını kullanıyorum. Orda renkler hemen donuyor, hemen kuruyor, eğer hızlı bir ressam değilseniz renklerin birbirine karışması maalesef zorlaşıyor. Benim için 'cold pressed' olanı daha makuldu. Bulmakta zorlanmasam iyi olacaktı derken Art-n-fly'I keşfettim. O da hiç fena değil. O da cold pressed dese de hot pressed'e daha yakın bir etki veriyor. Yine de kalite olarak gayet güzel. Fiyatı da çok daha uygun.
Nicola Blakemore Canson kullanıyor. O da fena olmasa gerek. Ne de olsa Nicola benim hayran olduğum resim öğretmeni. Sakin, dingin, resimlerinizi güzelleştirmek için panik yapmamanız gerektiğini size öğretiyor. Hem de bu süreçte mart ayının sonuna kadar evde kapalı kalanlar için 10 dersi bedava. Sitesinden bu derslere ulaşabilir ve on dersinden bedava faydalanabilirsiniz.
Bugünlük tavsiyelerim bu kadar. Resim de bütçe meselesi ama neden başka şeylere ayırdığımız parayı sanata ayırmayalım, resimlerimize ayırmayalım, bu bizim tutkumuzsa neden güzelleştirmeyelim her şeyi, denemeyelim, neden geliştirmeyelim?
Şimdilik burada yazıyı burda kesiyorum. Daha sonra pastelleri de açıklayacağım... Onun için tekrar hatırlamam lazım ne kullanmıştım, nasıl kullanmıştım. Neleri bitirmiştim. Sanırım yine Giotto'yu kullandım hem de ne çok! Sonra Pentel ve Sennelier kullandım.
Detayları size sonra vereceğim. Karantina zamanını biraz dengeli kullanmak lazım, yoksa günler geçip gidiveriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder