Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kör olmayan baykuş

 Son resmim shahofgold'da... 

denizde hayat

 

panik

Bugün tekrar bir makale üzerinde çalışmaya başladım ama hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor. İşler beni bekliyor ama benim çalışma şevkim gittikçe düşüyor. Bir senelik işsizlik bana yaramadı. Bir de istemediğim işler çıktı başıma bir onlar eksikti. Bir bakmışız başkaları ne isterse onu yapar onu yaşar olmuşuz, istediğimiz yaşamı kuramamışız. İstediğimiz insanlarla çalışamamışız. Herkesin elinde çerez ve oyuncak olmuşuz. Dilerim hayat bu kadar kısa değildir. Dilerim insanın istediği şeyleri seçme gücü vardır, ve hayır deme kapasitesi vardır.  Maalesef hayır deme kapasiteniz yoksa hep başkalarının keyfini sürmeye yardımcı olmaya mahkumsunuz.  En sevilen çocuk sizseniz bunun da bir bedeli olmalı, ödenmeli.  En sevilen öğrenci sizseniz bunun da bedeli var.  Biraz göze çarptıysanız bir bedeli var.  Kolay iş yapıyorsanız bir bedeli var.  Hayatta kimse sizi rahat bırakmaz.

Köpekler

  En sonunda bir çizim biraz bir şeylere benzedi...   

Dostluklar

 Her şey gibi dostluklar da bazen bitmeye mahkumdur.  Neden bilmeyiz ama biterler işte. Bazen sessizlik olur, bazen kavga, bazen arkadan vurma, dedikodu, bazen bir dostu bir başkasına tercih ederiz. Bitiverir dostluklar sessiz sedasız. Sizi en iyi tanıyan dostlar kolayına dostluklarını bitirmezler, sizi en çok sevenler, sizi en çok görenler, sizi en çok önemseyenler, asla bahane bulmazlar gelemedikleri için göremedikleri için. Kendilerini ateşe atarlar kimi zaman.   En azından ben öyle idim eskiden, lisede dostum için kendimi de ateşe atardım, kendi önceliklerimi geriye atardım. Ona destek olmak için elimden geleni yapardım. Zamanla dostluk dinlemek ve anlamak ve yetişmek oldu, birlikte güzel vakit geçirmek, cenazeleri paylaşmak, düğünlerde oynamak. Hepsinde de fark ettiğim bir şey oldu, bitmeyecek dostluk bitmiyor. Bazen sevgilide olduğu gibi, hayatta olduğu gibi bir şeyler bitmeye yakınken, çok taviz verdim ama değer, der dururuz. Çok üzüldüm ama değer der dururuz. Çok farklıyız ama

zaman hızla akıyordu

 Tam duba gibi olduğum hamilelik döneminde bir kere bile hastalanmadım. Süt verirken bir kere hastalandım ama hemen geçti. Şimdi halime bak her ay hastayım. Artık kan tahlilleri yaptırmanın vakti geldi de geçiyor. Hem de öksürürken akciğerlerim ağrıyor sanki kırk yıldır günde kırk sigara içiyorum. Kırk yıldır demişken ne de olsa kırk yaşına yaklaştığımdan aslında farkına vardım ki bu deyimi kullanmam çok da ters kaçmadı.  Makalelere devam, iş aramalara devam, resme devam ama daha az resim yapıyorum. Bu aralar fazla yürümeye çalışıyorum çünkü kilolarımı veremedim. Sürekli bir açlık ama aslında aç da değilim. Çok garip bir ruh hali veriyor insana bu Haşimoto.  Şikayetler bir yana ağbim sağolsun Beyaz Köpek isimli kitabını okuyorum Romain Gary'nin. Bir seferinde bir kitap istedim vermedi, ben de bu kitabı ona söylemeden aldım. Eğer bu satırları okuyorsa ki sanmıyorum bana kızacaktır belki de kızmayacaktır, ne de olsa ben onun güccük kardeşiyim her zaman, değil mi?  Şimdi Carpaccio'

gençlik

 Bugün bir yerden geçerken  Bir gençlik rüzgarı esti Yaşımı unuttum  Hep geçtiğim sokakta bir rüzgar yüzüme vurdu  Dedim ben bugünü yaşamıştım.  Oğlanı parktan eve götürüyordum.  Garip bir his kapladı içimi.  Zamanı düşündüm, yorgunluğu, güneşi ve sıcağı.  İşleri düşündüm yapılması gereken.  Ama birden sanki bir zaman kayması oldu,  Halbuki ağaçlar kurumuş otlar sararmıştı Yağmur yoktu bakım da yoktu  Nerdeydi belediye çalışanları kesilen ağaç ağaç üstüne  Yine de o an sanki her şey aynıydı  Bir zaman diliminin içinden geçtik.  Ve o sırada sanki ben bir on yaş gençleşmiştim, sanki on yıl ağır geçmemişti.  Sanki yeni gelmiştim bu şehre İçimde yine bir enerji yeni bir atom parçası patlamaya hazır  Eve döndüm, pişman olmayarak  Şimdiye kadar yaşadıklarımdan

bipolar

 Ikirciklilik uzerine bir siir kimi zaman dusunur kimi zaman uyurum bir bakmisim bir tekne ile yola cikmisim yorulmus ve mavinin icnde bogulmusum bir bakmisim gokyuzunde bulutlar agirligimi kaldiramamis yerle yeksan olmusum bir bakmisim bir cocuk bir bakmisim bir kadin bir bakmisim doksan yasinda bir bakmisim zaman gecmis anne olmusum bir gun dost bir gun hain bir gun guzel bir gun cirkin bir gun aglak bir gun gulec bir gun sacma bir gun akilli akillara durgunluk veren bir degisimde bukalemun olmusum bir gun ari bir gun karinca bir gun agustos bocegi bir gun bir kanguru bir gun bir fil bir gun nesli tukenen bir hayvan olmusum degismis erimis yok olmusum bu tarihte kimseye yer kalmamis bir mezara konmusum mezarda kemiklerim kalmis onlar da gidince yok olmusum benim gibi binlerce insan oyle ya da boyle ... kurda kusa yem olmusum zaman gecmis soylenmisim zaman gecmis ozlenmisim zaman gecmis dus gormusum duslerde kendi kendime gerceklerle bogusmusum kimi zaman duzensiz kimi zaman dakik kim

yürüyüşler diyip geçelim

 Zaman öyle geçmiş gitmiş işte. 2012 Şubat ayında geldim Lucca şehrine. En sevdiğim yerlerden ikisi: Botanik Bahçe ve de Elisa Kapısı'ndan dışarı çıkmadan evvel yürünen o sarı badanalı yol, kolonlarla süslenmiş. İşte o alan ilk defa gördüğüm yer oldu sabah gözümü açınca. Sonrasında çalış çalış. Botanik Bahçe'sine ilk defa sanırım 2013 yazında gittim belki daha önce de gitmişimdir hatırlamıyorum ama çok geç gittim. Fakat bu bahçe duvarlardan da görünüyor ve bahçeyi rahatlıkla antik duvarların üzerinden de izleyebiliyorsunuz. Tabii ki içinde olmak daha başka bir şey. Çok güzel bir ağaç var orda, bir hikayeye göre cadının arabası o ağacın altındaki ufak göle atlayıp ortadan kaybolmuş. Ben de kötü düşüncelerimi sanırım o gölcüğe atmayı isterim. Fakat kötü düşünceleri atmak için çok güzel bir yer. Yazık olur. Sanırım bu ağacı izlemeye asla doyamayacağım. Bu şehri çok seviyorum. Sanırım Kayseri bağları, İstanbul Boğaziçi ve Lucca'nın duvarları ile bahçeleri en sevdiğim yerler. He

Renk cümbüşü

 

bebek

 

biraz resim biraz gezme

  Bolgheri'den bir iki resim... ve son resim derslerinin eser olamayan eserleri... 

Fausto Melotti

 

bir bebek

 

piano piano

 

yarın

Yarın zaten bugün oldu ama son zamanlarda yaptığım resimleri paylaşmamıştım, yarın da onları paylaşayım.  Sabah erken kalkabilirsem ilk işim o olacak.  Unutturmayın. 

Barga

 Geçen gün Barga diye bir şehre gittik, öylesine birkaç saatliğine. Tam seçimlerin olduğu gündü. Ben seçimleri takip etmekten vazgeçtim. İçkiyi bıraktım sigarayı da bir haftadır. Sigara zaten iki senedir nerdeyse içmiyordum, depremle başlamıştım.  Roma'ya ikinci defa gitmiştim trenle tatlı mı tatlı bir dostumla. O sağolsun beni biraz çekip çevirmek zorunda kalmıştı dönerken. Neyse, dedim ben de seçimler yüzünden stres olmak istemiyorum. O yüzden de vazgeçtim pazar günü haberleri izlemekten.  Barga dağların arasında bir kasaba. Burdan zamanında işsizlik nedeniyle birçok İtalyan göç etmiş İskoçya'ya. Her yaz dönerlermiş kasabalarına uzun uzun kalırlarmış. Akrabalarını görürlermiş. Küçücük bir dağ kasabası ama sanat ve hayat dolu. Ünlü İtalyan şair Giovanni Pascoli burayı çok severmiş. Zaten tiyatro da adını ondan almış. Bir de inişli yokuşlu, bebek arabasıyla biraz zorlu, oğlanı kucağıma aldım kimi yerlerde. Fakat kıvrılarak öyle güzel bir manzaraya çıkılıyor ki, dağların arasınd

Her gün yapılması ve yapılmaması gereken şeyler

 1. Sabah kalkıp meditasyon yapmak  2. Kahveyi hemen içmemek 3. Telefona hemen sarılmamak  4. Egzersiz yapmak  5. Yoga yapmak  6. Güzel dostlarla ve kardeşlerle konuşmak  7. Akıllı sohbetler etmek  8. Kendine az da olsa bakmak (en azından bir nemlendirici sürmek) 9. Bebişine çocuğuna sarılmak  10. Bir hastanın yahut kazazedenin hatrını sormak  11. Yürüyüş yapmak  12. Uzun süredir ertelenen şeylerden birini ele alıp halletmek  13. Mektup yazmak  14. Email yazmak ve yazarken net olmak 15. Sevdiğiniz bir şeyi sevdiğiniz birisiyle paylaşmak  16. Sevmek ve sevmeye devam etmek  17. Güzel bir tabloya bakmak   18. Çiçeklerin suyunu ve güneşini kontrol etmek  19. Güzel olan şeyleri beğenmeyi bilmek  20. Güzel anıları hatırlamak ve onları yad etmek  21. Üzüldüğümüz zamanları hatırlayınca ağlamak, bu da geçer demek  22. Her şeyin para, iş ve itibar olmadığını hatırlamak  23. Elimizdekilere şükretmek ama onları iyileştirmek için de kimsenin hakkını yemeden dürüstçe çabalamak  Biraz kitap okumak, b

my shop

 I have added new items to my shop if you need to visit it. https://www.etsy.com/shop/ShahofGoldArt?ref=seller-platform-mcnav

Atatürk

 Çok olgun bir ergenlik geçirdim. Ama sonrasında ciddi buhranlar yaşadım denilebilir.  Ne de olsa küçükken büyümüş gibiydim. Konuşmama gerek yoktu. Ablam çok güzel konuşuyordu, ağbim çok akıllı cevaplar veriyor harika espriler yapıyordu. Bana sadece çalışmak kalmıştı.  Ben de bol bol defter tutar ve yazardım. El yazım çok güzeldi. Sonradan çok bozuldu.   Yine tuttuğum defterlerden birinde bu notları buldum.    Atatürk bunları söylemiş ben de not almışım:  1. Milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir.  2. Şuna inanmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.  3. En iyi kişi, kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır.  4. Bir toplum aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine ve medenileşmesine teknik bakımdan, ilmi bakımdan ihtimal yoktur.  Demek ki kadın erkek eşitliğini kabul eden bir liderin kemikleri sızlamakta şu an. Hele kadınlarımıza yapı

her gün az az yazmak biraz biraz ölmek

 Her gün az az yazmaya karar verdim.  Az olsun öz olsun.  Bir zamanlar her şey için günlük tutardım. Şimdi de yapıyorum ama sabırsızca. Yazım kötü ve düşünceler düzensiz. Nerde insanın o hiçbir şey yapmadığı zaman, beyin hücreleri gittikçe artarken, sakin bir şehirde ekmek elden su gölden yaşarken düşünebildikleri ve yazabildikleri. Kayseri entelektüel değildi ama içindeki gençler okursa yazarsa çizerse çok entelektüeldi çünkü dikkatlerini dağıtacak bir tüketim sevdası yoktu.  En fazla kayağa gidilir vs.  O zamanlar yazmışım. Her gün yazayım.  Bitmeyen Kavga   John Steinbeck 17 Nisan 2001 Bu kitap elime alıp okumaktan korktuğum bir kitaptı. Çünkü her şey git gide kötüleşiyordu. Hiçbir şey düzelmediği gibi bir umut ışığı da yanmak bilmedi.  Ama öyle bir anlatım ki kitabı elime alır almazz beni o dünyaya sürüklüyor ben sürüklenmek istemesem bile. Dili sade, açık. İnsanların ruh halleri onların kişiliklerinin kafamda şekillenmesini sağladı.  Özellikle de Jim'in kişiliği... Jim akıllı,

gidenler

Bazı müzikler bana annemi hatırlatıyor. Annemin mutfaktaki hali, okurkenki hali, film izlerkenki hali. Asla alamadığımız o onayın bize zamansız bir şekilde verilmesi. En sevilmesi ve de dinlenmesi gereken bir zamanda o insanın ölmesi. En beklenmedik zamanda hamile kalmak. En güzel günlerde ağlamak. En sorunsuz zamanlarda ölümü hatırlamak. İşte hayat böyle akar gider elimizden, sevdiğimiz insanlar da gidiverir bir gün. Terk ederler bu dünyayı, yeniler doğar, kimsenin yeri dolmaz ama bir avuntudur yeni doğanlar. Bir mutluluktur, buruk bir mutluluk bize adlarıyla gidenleri hatırlatan.

Kaplan olmayı kim istemez?

En sevdiğim şey fırçayı sağa ola savurmak, sanırım kaplanın beneklerini güzel bir şekilde anlatabildim bu şekilde. Fakat yine gözlerden biri yukarda biri aşağıda oldu. Resim hocamıza göre çitayı daha çok andırır. Kaplanı da severim ama çitayı daha çok severim, ne de olsa çok hızlı koşar. Hızlı koşanı kim sevmez, rüzgarla yarışanı :)  Fakat karakalem daha güzel oldu sanki. Burda da tüm beneklerini yapamadım, eğer sabah erken kalkabilirsem onu da tamamlamak istiyorum.   Şaka maka hayvan çizmeyi daha çok sever oldum. Nedense daha bir hoşuma gitmeye başladı  hele ki bu kedigiller. Elim alışmışken bir türlü güzel çizemediğim kedimi bir kere daha çizmeyi deneyeceğim. Eğer ki yapabilirsem... 

Akademik olmayan yazılar ve işler

 Burda akademik olmayan yazılarımı ve işlerimi sunmak istedim.  Böyle bir özet olsun. Mesela bu yazı tam da babamın göç hikayesini anlatmayı amaçladığım bir yazıydı. Amacım aslında babamın altı sene hiç dönmeden kaldığı Amerika'da yaşadıklarına dair bir kesiti sunmaktı fakat tabii ki çok az yazabildim. Yine de güzel bir anı olarak bende kalacak. Hem de babam vefat etmeden bir sene önce yazılmış olması lazım. Sanki onu özlemeye başlamışım bile. Hafızası kötüleştiği için ve çok az konuşabildiğimiz için de ona bir teşekkür mahiyetinde olsun istedim.  Diğer bir yazı bizim Sandra Burchi ile yazdığımız InGenere gibi prestijli bir dergide yayınlanan (hem İngilizce hem de İtalyanca versiyonları bulunan) bir yazı. Isolated but connected: research in times of Covid. Ayrıca eskiden Beğenmeyen Okumasın 'da yazıyordum ama son senelerde biraz boşladık siteyi. Yine de burda edebiyatla ilgili birkaç yazım olsa gerek. Kısa zamanda yazılan yazılardı, o yüzden benim yazdıklarımda özellikle çok e

yine bugün düşüncelerimle baş başayım

Bugün yine kütüphanede sakin bir gün. Oğlan kayınvalide ve kayınpederde. Ben buraya yani kütüphaneye çalışmaya geldim. Fakat Nisanın gelişi ile olsa gerek, yahut bahar diyelim, kaprisli gönlüm umutlanmak istiyor. Ayağını yere vurmak istiyor. Artık bir şeyler olsun diye bekliyor.  Yıllardır çabalıyorum. Saçlarıma kar taneleri yağdı. Hala lüzumlu lüzumsuz işler yapıyorum. Kendimi avutuyorum. Araştırma araştırma dedim ne en iyi yerde doktora yaptım ne de en iyi tezi yazdım. Ama devam dedim devam ettim. Kendimi herkesten hala referans mektubu ve iş isterken kırk yaşında buluyorum.  Ne gariptir başarılı olmak nedir bilmedim, başarılı olduğum halde. Boğaziçi'ne ikinci girdim ama ilk sene çok zorlandım, dersleri takip etmekte bir sürü sorun yaşadım. Sonra ortalamayı düzeltemedim. Kırkıncı yahut ellinci mezun oldum.  Birçok kişiye göre iyi bir seviyede olsa da İngilizcem İngilizce sınavlarda çoook yüksek puanlar almadım. Mesela en son girdiğimde yüz üzerinden 88 almıştım. İlk girdiğim TOEF

Çizmek ve boyamak: orman ve uçurum