Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yorgunluk

 Senenin sonunda başıma iş aldım. Makale yazalım dedik İtalyan iş arkadaşımla. Ama gel gör ki deadline yani bitiş tarihi yarın. Gel beş günde ne yazılır, elimizde ne var. Tabii red alma ihtimalimiz yüksek ama yazdık. Fakat işte bugün kendimi bitik hissediyorum. Çünkü başka okumalar araştırmalar da yaptım ister istemez. Dolayısıyla bir hayli sesim soluğum gidik.  Şimdi son enerjimi makale okumaya harcayacağım ve doyasıya resim yapabileceğim günlerin hayalini kuracağım.  2021 yılı aman gitsin, hem dolu hem güzel hem korkulu hem üzüntülü geçti. Ne diyeyim, gelenler gidenler, güzel ve kötü haberler, yeni başlanan işler, yeni tanışılan insanlar ve beklenmedik ölümler derken bir gün bile dinlenmeye vaktim olmadı. Sanırım bu sene tatil bile yapmadım. Ağustos ayında üzerime ek iş aldım, eylülde ekimde Marie Curie yazdım, sonra makale bitirdim sunum yaptım, kasım aralıkta tekrar bir makaleyi sonlandırdık 9 aydır uzayan derken, hep bir hengame oldu. Aradaki araştırmaları ve koşuşturmaları saymıy

Bugün

 Bugün itiraf ediyorum ki üç günlük tatilden sonra çalışmaya başlamakta bir hayli zorlanıyorum. Dün gece uyumakta da zorlandım çünkü uyku saatlerimiz değişti ve gecikti. Bir yandan da dün evi temizleyeyim toparlayayım derken bir hayli vakit kaybettiğim söylenebilir. Sadece resim yapmaya ve bazı eşyaları düzenlemeye vakit bulabildim, o kadar... Yine de her şey hala kirli gibi bir durum söz konusu, bunun sebebi de Kayserililerin deyimiyle içesine bir temizlik olmamış olması. Bu arada dinlenebilecek en güzel listelerden biris burda işte: Kışın klasik müzik.  Bunlarla çok güzel resim de yapılıyor, çalışılıyor da.  Tabii ki çalışmak mümkün olursa.  Haftasonu bol bol resim yaptım, elim biraz daha gelişti.  Sağolsun youtuber'lar... Bazen sadece ellerini izliyor, müziği açıyorum. Nedense resim yaparken birinin sürekli konuşması bir açıdan rahatsız olabiliyor. En sevdiğim ressam her zaman Nicola Blakemore olacak fakat Ellen Crimi Trent çok iyi bir öğretmen, ayrıca çok rahat resim yapıyor s

I love you honey bunny

  Bu resimde ciddi bir hata yaptım ve öyle olunca da kafasına kırmızı bandana bağlamak zorunda kaldım... Resmin uzmanı yine Ellen Crimi Trent

Doodles and Roses with Ellen Crimi Trent

   For the roses the link is this one. For the doodle it is this one. 

Resimler, kartlar, youtube videoları vs. bir de kediler

  Ellen Crimi Trent tutorials online   

Goodreads

Goodreads  Son zamanlarda sabahları erken kalkıp birkaç saat boyunca beynimi çalıştırdıktan sonra tekrar uykuya dalma ihtiyacı hissettiğimi görüyorum. Gerçekten de sabah insanın zihni daha bir net çalışıyor. Ben genelde hesap kitap yaparak ve email yazarak geçiriyorum bu zamanı, oysaki yazmalı çizmeli okumalı.  Bu sene ilk defa goodreads'te amaçladığım kitap okuma sayısına erişmiş bulundum. Sayı düşüktü, sadece 15 kitap okuyabildim. Ama o da hiç yoktan iyidir, bu arada yarıda bıraktığım on kitabı saymıyorum, Puslu Kıtalar Atlası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Bobbi Brown Makeup Manual, ve bir sürü kedilerle ilgili İtalyanca kitap, Alda Merini'nin denemelerinin olduğu harika bir kitap. Bu kitapların hepsi yarım kaldı. Okuyamadım bitiremedim fakat başucumda duruyor. Hadi Alda Merini kısa kısa yazmış bölünse de kitabın sürekliliğine bir zarar gelmiyor fakat romanlarda tabii ki ciddi bir unutma sürecine giriyorum. Mesela Puslu Kıtalar Atlası'nı nedense sevemedim halbuki herkes s

Winter Scene

                                                                       Sources: Ellen Crimi Trent youtube video tutorials

Cemal Süreya

En sevdiğim şair değildir Cemal Süreya, fakat tabii ki bazı şiirleri insanı yürekten vuruyor.  Mesela babasının ölümüyle ilgili olan.  Sizin hiç babanız öldü mü? Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Şöylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı? Cemal Süreya Bu şiiri tekrar okuduğum gece rüyamda babamı gördüm tekrar. Garip bir his. Belki de bir kabus gördüm, belki de güzel bir rüya hatırlayamıyorum. Ama bilinçaltıma işledi gerçekten de...  Yıllar önce okumuştum kitabını Cemal Süreya'nın, Boğaziçi Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı dersinde. Tahmin edersiniz ki benim en sevdiğim dersti, keşke

Ben Japonları taklit edemezken

  A bad imitation of Fuji in clear weather by Katsushika Hokusai 1830-1832      

Yaşar Kemal'den Kuşlar da Gitti

Sanırım hayatımda en çabuk bitirdiğim kitaplardan birisi Yaşar Kemal 'in bu 79 sayfalık uzun hikaye, kısa roman tadındaki Kuşlar da Gitti isimli kitabı oldu. Kitap içler acısı, okumaz olaydım diyesi geliyor insanın. Usta yine döktürmüş, kuşları avlayıp 'azat buzat...' diyerek İstanbul'un değişik semtlerinde satmaya çalışan fakir çocukların insanlığa ve hayvan sevgisine yabancılaşmasını anlatan bu hikaye, beni bir hayli kaygılandırdı. Kitabın sonuna kadar bu kaygı hep devam etti. Çocuklar kuşları satabilecek mi? İnsanlar bu kuşları alacak mı? Almazlarsa ne olur? Çünkü çocuklar çok satarız diyerekten çokça yakalıyorlar, kuşları küçücük kafeslere tıkıştırıyorlar. Kimi kuşlar havasızlıktan ölüyor, o kadar ki kanat çırpacak bir gıdım alanları yok. Kolu kanadı kırık kuş olmayı tercih eder insan, bu kuşcağızların halini düşününce. Eskiden insanlar alırlarmış, bu kuşları serbest bıraktıklarında cennet kapısında bu kuşun onları bekleyeceklerini umarlarmış. 2.5 liraya satılan bu

Anne Frank

 Yıllar önce okumuştum Anne Frank'ın günlüğünü. Kitap beni çok etkilemişti ve sonra günlük tutmaya başlamıştım. İnsanın tüm sırlarını paylaşabileceği bir günlüğün olması ne kadar güzel bir duygudur. Dün izlemez olaydım, kendime acı çektirmeyi çok seviyorum, Anne Frank'ın bio belgeselini izledim youtube'da. The Diary of Anne Frank diye geçiyor. Tabii ki sonuna doğru insan fena oluyor ve ağlamadan edemiyor. Neyseki son kısım çok uzatılmamış.  Kaldıkları bu sığınakta, iki sene boyunca dışarı çıkmadan yaşamış olmaları inanılmaz. Belgeseli izleyince biraz daha araştırma yaptım ve History Channel 'dan Anne Frank'ın, o evde kalan herkesin, babası Otto Frank hariç kamplarda öldüğünü okudum. Üstüne üstlük hepsi Auschwitz'e gönderilmemişti. Bu ismi ne zaman duysam tüylerim diken diken olur. Her soykırım o milletin yüzünden çıkmayan bir leke gibidir. Tüm bu kamp isimleri ve ülkenin değişik yerlerine kurulan insanların özgürlüğüne sahip olmadığı ve insanca şartlarda yaşama

Son zamanlarda okuduğum kitaplar

 İlk defa bir Margaret Atwood kitabı okuyorum. The Handmaid's Tale , ilk sayfalarında kitabın içine girmekte zorlansam da sonradan gerçekten de kitap çok sürükleyici bir hal aldı, 60. sayfaya nasıl geldiğimi anlamadım. Şimdi kitabı yarıladım, 150. sayfadayım. Yine kitap nasıl uçtu gitti anlamadım. Yazarın üslubuna hayran kaldım, yine geriye dönüşleriyle kitap insanın kafasını karıştırmadan ana karakterin iç sesini bize duyuruyor. Diyaloglar çarpıcı, karakterleri iki cümle ile açıkça özetliyor. Kitabı bitirdiğimde ne düşünürüm bilmiyorum ama şimdilik çok memnun kaldım ve çok sevdim.  Bir de anime okudum son zamanlarda. Yine bayıldığım bir çizgiroman Rumiko Takahashi'den: A Cena con la strega , Cadıyla akşam yemeğinde. Bu kitabın Türkçesi var mı, mevcut mu bilmiyorum ama gerçekten de çok eğlenceli ve bir o kadar hayal gücü zengin bir kısa hikaye derlemesi.  Haruki Murakami'nin en kısa kitabı olsa gerek babasını anlattığı kitap Abbandonare un gatto , Bir kediyi terk etmek , ol

Son zamanlarda izlediğim güzel filmler

 Son iki günde dört film izledim, hareketsizliğimle övünmüyorum ama bu filmlerden üçünü şiddetle tavsiye ediyorum. Filmleri biraz geriden izlediğim için, büyük ihtimalle izlenmiş olabilirler ama ben yine de söyleyeyim, üçü gerçekten tekrardan izlemeye değer olabilir.  Girl Interrupted Eski bir film.  Starring: Winona Ryder, Angelina Jolie, Whoopi Goldberg  Harika gerçekten de. Angelina Jolie bu filmde gerçekten döktürmüş. Winona ise harika bir doğallığa sahip. Kısa saçları hayran olunası. Film bazen One flew over the cuckoo's nest 'ten bazı fikirleri araklamış gibi görünse de kendi orjinal harikalığını yaratmayı başarmış. Şiirsel tarafları ve sözleri... bir yerlere sığamamak, normal olamamak, sahte olamamak, toplumun beklentilerini gerçekleştirmektense toplumun saçmalıkları ve önem verdikleriyle alay etmek. Hepsi burda. İkinci film My Octopus Teacher 2020 yapımı. Bu film beni baştan sona ağlattı. Bir dalgıcın bir ahtapotla arkadaşlığını anlatıyor. Filmden o kadar etkilendim ki

Ghirlanda by Emma Lefebvre

                                                                       Emma Lefebvre ghirlanda tutorial

winter robin by ellen crimi trent

  Ellen Crimi Trent winter robin videos  

Winter is at the door

    Ellen Crimi Trent winter videos 

Ellen Crimi Trent winter tutorials

  Ellen Crimi Trent tutorials on winter 2021 

Back to Ellen Crimi Trent Tutorials

  Ellen Crimi Trent videoları     

Birdie

 

Amatör denemeler

 

Eski kasetler, geçmiş zaman olur ki...

 En son keşfettiğim bu Ezginin Günlüğü albümüne tutuldum.  Her zaman dinlenmez ama dinlendi mi insanın içini eritiyor.  Göçmen şarkısının sözleri şöyle:  Göçmen" şarkısının sözleri Yaşar Miraç' (Ezginin Gunlugu - Emin Igus - "GOCMEN") sevdalardan sevdalara düşü kalka yana güle döndüm bir küçük göçmen yıldıza ışıklarımı türkülerimi çaldım bir küçük delişmen saza gurbetlerden gurbetlere yurdumdan yuvamdan ayrı halkımdan sılamdan ayrı döndüm bir küçük yaralıkuşa yeşillerimi gökçelerimi bıraktım küçük bir çalıkuşa acılardan acılara yalımyalım için için eridim yandım eridim gecelerden gecelere yıldız yıldız yaşın yaşın üşüdüm dondum üşüdüm yanık bir türküyüm şimdi çalar beni çalar beni boynu bükük kırık sazlar ağlar beni ağlar beni sılamda nişanlı kızlar yazar beni yazar beni eğri büğrü elyazılar uçar beni uçar beni bağrı yaralı turnalar sorar beni sorar beni    Sözleri bu siteden bulabil

Bugün kırkıncı gün

 Bugün babamın vefatının üzerinden 40 gün geçti...  Eskiden olsa dua okutulur ve bir araya gelinirdi.  Şimdi çok zor.  Dün gece tekrar babamı düşündüm, hep gençti hep gülüyordu.  Annemi rüyamda gördüm bir yerlere yetişmeye çalışıyordu, Ankara'da bir arabaya binip gidiyordu ama ben onu takip edemiyordum. Arkasından bir arabaya binip gitmeye çalışıyordum... O da çok genç ve güzeldi. Hatta kısa bir şort giymişti, bacakları uzundu, saçlarını geriye doğru taramıştı.  Bir arkadaşım demiş ki, Şah seninle gurur duyuyorlardır. Neden duysunlar? Ne yaptım ki? Elimden geleni yaptım daha fazlasını değil. Her şey daha güzel olabilirdi tabii ki, daha hızlı ve olumlu, ama olmadı.  Sizlere öteki sefer daha iç açıcı şeylerden bahsetsem iyi olacak.  Mesela ilk defa Bukowski'den iki sayfa okudum, güzel yazmış, güzel akıyor ama çok ilgimi çekmedi, tabii ki o asi yanı çok zekice ... ama hala daha Bukowski okumaya hazır değilim.  Bugün adam akıllı makale yazmaya çalıştım, kendimi çok zorlamam gerekti

Aşı

Geçen pazar ilk aşımı oldum. Korktuğum kadar da kötü değilmiş.  Sadece biraz uyuttu o kadar.    Ertesi gün ise pek bir yanetki olmadı. Sadece biraz yorgunluk ama o sıcaktan da olabilir.  Lucca o kadar sıcak ki uyumakta zorlanıyor insan.  Dünyaya ne yaptığımızı sorgulayınca, masum değiliz hiçbirimiz.

30. gün

 Zaman nasıl hızlı geçiyor  Bazen şaşırıyorum.  30 gün olmuş. Bugün için bomboştu. Kaldırımdaki plastik bir bardak gibi boş hissettim kendimi. Ordan oraya savrulan. Hani Tanrılar kapris yapar da biz de ordan oraya savruluruz. Onun gibi bir şey işte. Ne olduğunu ben de pek anlamadım ama birden tüm hayat böyle mi geçecek dedim kendi kendime. Birden kendi kendimin bir hayali oldum. Gerçeğimi kaybettim ve kendimi yürümeye verdim. Her gün en az 11.000 adım. Ayaklarım şişene kadar, kemiklerim canımı yakana kadar. Yoruluncaya kadar. Yürümek ve yürümek. Sıcaklar vurdu doğru ama yine de yürümek.  Ne kadar garip bir şey insanlar anne babalarını kaybedince sanki vücutlarından ve kalplerinden birer parça kopmuş gibi oluyor.  Chopin dinlemek isterseniz diye bu linki buraya koyuyorum. Gerçekten güzel bir derleme ... ben genelde geceleri dinliyorum. Aslında çok fazla banal şey dinlediğim ve burçlara ve gezegenlerin hareketlerine merak saldığım da bir gerçek. Ama bir insan olarak zayıflıklarımı kabul

Sıcaklar bastırdı

 Son zamanlarda İtalya'da kendini iyi hissetmek üzerine bir dergi buldum.  Derginin adı Riza.  Neyse bu dergide Covid zamanında kazandığımız güzel alışkanlıklara odaklanmamız ve bunları korumamız gerektiği üzerine bir yazı vardı.  Covid zamanı çok kapalı kaldık. Ben bir süre insanlarla iletişim kurmakta ve konuşmayı akışkan bir hale getirmekte zorlandım diyebilirim.  Kaldı ki tüm sevdikler aradılar sordular, belki de böyle aranmışlık sorulmuşluk tarihte hiç bu trafikte olmamıştır. Açıkçası şımartıldım diyebilirim.  Hangi güzel alışkanlıklar var diye soracak olursanız, birkaç şeyi not ettim:  1. kediyle oynamak 2. kediyi izlemek ve genel anlamda gözlemlemek 3. kedinin resmini yapmak  4. resim yapmak  5. ev işlerini hafifletmek  6. insanlara hediye almak  7. kendine hediye almak  8. güzel bir film izlemek  9. her gün 10 dakika Almanca dinlemek  10. Fransızca öğrenmeye başlamak (bunu bıraktım sayılır ama tekrar başlama isteğim var)  11. Sabahları kahve yaparken radyo dinlemek  12. Sab

geçti hayat

 yağmuru beklerken  otobüsü beklerken  bir dostu beklerken  geçti hayat  aşkı beklerken  doğru zamanı beklerken  bir bebeği beklerken  geçti hayat  gülmeyi beklerken  ağlayabilmeyi isterken  sevilmeyi beklerken  geçti hayat  umudu beklerken  aydınlığa özenirken  adaleti beklerken  geçti hayat  üzülme  konuşmayı beklerken  yaşlanmayı beklerken  kendini bulmayı umarken  geçti hayat  herkes için bu kadar kısa  herkes için bu kadar uzun  bir suluboya gibi narin  bir yağlıboya gibi yoğun değişmeyi beklerken  geçti hayat

hinting at the zero point

  The zero point is here Where we start again Where one dies and the mission is complete The blue eyes that shine no more     I cannot listen to the slow songs My blood is boiling I have difficulty in adapting Have problems with ladders, and height But living at the edge of everything What the states deem necessary To survive only   I can’t ask for my rights Cause I actually don’t care for material I am angry for injustices And finally, I find myself restless Just like my grandmother did   My stomach is so sensitive Have the vomiting record of all Compared myself with my mom Got my stomach from her Migraines come and go just like She used to have them from time to time When it is six in the evening I am tired Just like her     My father used to make me laugh He was fun and funny and all When I am fun I remember him A wit in his words and thoughts His insistence on finishing things, I got it from him But now that he is